Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

FESAT

 

“Sen hâzır oldukça fesâd da hâzır.

Demek ki devlete vücûdun muzır.”

Abdülhak Hâmid Tarhan

 

29 Kasım 2020 günkü yazım “Fitne” üzerineydi. Bu kez de hemen hemen fitne ile benzer anlamda kullanılan “Fesat” üzerine bir yazı yazmayı düşündüm. Ferid Devellioğlu sözlüğünde; “Bozukluk, fitne, çürüme, bozulma, çürüklük, ara bozanlık” olarak açıklanan fesat kelimesi, Arapça’da “Bozulmak, çürümek, sağ duyudan sapmak” anlamına gelmektedir. Bazı kişiler fesat sözcüğünü, “İtidal çizgisinden uzaklaşıp bozulmak” anlamında da yorumlamaktadır.

 

Kur’an-ı Kerim

Kur’an-ı Kerim’de on bir ayette fesat kelimesi, otuz dokuz ayette de bu kelimenin farklı şekilleri kullanılmıştır.

 

“İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; kalbindekilere Allah’ı şahit tut, üstelik tartışmada son derece ustadır. Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde fesat çıkarmaya, ürünü ve nesli yok etmeye çalışır: Allah fesatı sevmez.”

(Bakara 204-205.)

 

Bu ve diğer ayetlerde düzen, sistemli bir bütün olarak kavranan alemin ve toplumun, dolayısıyla kişinin var oluşuna temel olan doğal denge ile aynı değerde ele alınmakta, fesat da bu düzen ve dengenin bozulmasına veya dengeden çıkmayı ifade etmektedir. Bazı durumlarda fesat çıkartmak, yerleşik hukuki ve ahlaki düzeni ihlal etmek anlamında da kullanılmıştır.

 

Fesat çok uzun süredir yalnızca insanlar arasında değil, ülkeler arasında karmaşa çıkartmayı marifet sanan insanlar tarafından da kullanılmaktadır. Ülkelerin içişlerindeki karmaşa, bir başka ülkeyi düşman ilan ederek çözülmeye çalışılıyor. Yıllardır birlikte yaşayan insanlar bu tür fesatçıların çıkarttığı karmaşa yüzünden birbirlerine düşman olup, büyük kıyımlara sebep oluyorlar. Toplumlar arasına ekilen fesat tohumları büyüyor, toplumu oluşturan insanlar arasında can kayıplarına varan büyük yıkımlar gerçekleşiyor. Zaman zaman ülkelere ekilen bu fesat tohumları sınırları aşıyor ve bu tohumu eken ülkelere de sıçrıyor. Sonra “Ne yaptık da böylesi olaylar meydana geldi?” diye düşünülüyor. Anlaşılan hiçbir ülke bu fesat tohumlarını ekerken sonuçlarını düşünmemiş ve ne yazık ki hâlen de düşünmüyor.

 

Münbit tarla

Ne yazık ki bizim güzel ülkemiz iki yüz yıla yaklaşan bir süredir, bazı kişilere ve ülkelere fesat tohumu ekmek için münbit tarla olarak görüldü. Binlerce yıldır birlikte kardeşçesine yaşayan Müslüman, Hristiyan ve Museviler arasına inançlarını istismar ederek giren insanlar karmaşa çıkmasına, büyük can ve mal kayıplarına neden oldu. Çok sayıda insan doğduğu, büyüdüğü toprakları terk etmek, yabancı topraklara göç etmek mecburiyetinde kaldı. Bu istismar hâlâ devam ediyor ve devam ettirilmeye çalışılıyor. XX. yüzyılın başlarına kadar hep birlikte yaşayan bu zengin insan potansiyeli büyük oranda yok oldu. Anadolu’nun ve Orta Doğu’nun tatlı bir rekabet ve komşuluk münasebetleri içinde binlerce yıldır birlikte yaşayan bu insanlar yüz yıla yakın bir zaman içinde birbirlerine düşman edildiler. Sonuç bunca insan kaybının yanı sıra Anadolu şehirlerinin büyük oranda çoraklaşmasına yol açtı.

 

Günümüzde fesat

Günümüzde bazı kişi ve grupların toplum içinde fesat yaymaya çalıştığını, üstelik bunu insanların inançlarını etkilemek yoluyla yapmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu fesadın sonucunda insanlarımız “Biz” ve “Öteki” olarak ikiye bölünüyor ve toplum içinde büyük bir ayrışmaya yol açıyor. İnancımıza göre fesat çıkartan veya çıkartmaya çalışan insanların sonu kötüdür, çıkartmaya çalıştıkları karmaşıklık ortamı günün birinde onları da içine alıp, huzurlarını kaçıracak, tekrar birlik sağlanıncaya kadar da çok acı çekilecektir.

 

Globalizm ve sonuçları

Son yıllarda özellikle bir ticari kavram olarak ortaya atılan “Globalizm” tüm dünyayı etkisi altına aldı. Artık ne kadar korumaya çalışsak da sınır diye bir şey kalmadı. Yüksek duvarlar her tür barikat işe yaramaz oldu. Nerede ise canından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlar, canları üzerine kumar oynayıp, daha iyi bir yaşama kavuşmak için yollara döküldü. Geçmişe baktığımız zaman da bazı dönemlerde benzeri olaylara rastlamaktayız. Kuraklık, nüfusun artışı, daha iyi yaşam alanları aramak için yollara düşen topluluklar başka ülkeleri fethederler. O ülkelerin eski sakinleri refaha alışmış ve hayatlarını riske etmekten uzaklaşmışlardır. Yeni gelenler ise büyük karmaşalar yaşadıklarından hayatlarına devam edebilmek için atılgan ve girişimcidirler. Bir dönem büyük sıkıntılara maruz kaldıkları için, benzer gruplarla yardımlaşma içine girerler, birbirlerine destek olurlar. Böylelikle yeni gelenler kısa süre içinde, geldikleri ülkelerde güçlü bir ekonomiye sahip olurlar. Daha önce kendilerine yapılan eziyetleri ve ötekileştirmeyi hatırlayıp, ülkenin eski insanlarından intikam almaya başlarlar, önce lokal alanlarda isyan ve yağma gibi olaylarla başlayan bu karşı durma eylemi, bir süre sonra iktidara hâkim olma çabasına dönüşür. Tıpkı kişilerin geleceğinde olduğu gibi fesat çıkartma ülkelerin geleceği hakkında da tehlikeli bir yöntemdir.

 

Dünya bir toz zerresi

Artık dünyanın evrende küçücük bir nokta olduğunu, bu küçük nokta üzerinde daha uzun yıllar birlikte yaşama mecburiyetinde olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Elbette az sayıda insan bu bilince erişmiş durumda, ancak önemli olan toplumları yöneten, geleceğe yön vermeye çalışan yöneticilerin bu bilince ermek için çaba göstermesidir. Ama çoğunlukla devlet gücünü ele geçiren insanlar bir süre sonra egoist olup, kendi yaşamları ve düşünceleri çok önem kazanıyor, “Benden sonra tufan” anlayışına esir oluyorlar. Fesat çıkartmaya çalışan insanlar bir süre sonra fark edilir, çok az fesatçı kendini uzun süre gizleyebilir. Bu gizlilikte uzun sürmez, bazı gizli belgelerin açıklanması veya açığa çıkması yıllar sonra da olsa fesatçının foyasının meydana çıkmasına neden olur. Şöhret kazanmış, itibar görmüş insanlar gözden düşer ve lanetlenmeye başlanır. Benzer şekilde ülkeleri de aynı sonuç bekler, bir dönem baş tacı edilen, dili, kültürü ve yaşam alışkanlıkları ile itibar gören, takdir edilen ülkeler aşağılanır hâle gelirler. Bu ülkelerin vatandaşları bir dönem büyük itibar gördükleri ülkelere gidemez olurlar.

 

Bu kadar karmaşa nedendir?

Uzaydaki küçük bir nokta üzerinde bu kadar karmaşa yaşanmasına yol açanlar; “Gidecek başka bir yerimiz yok, hepimiz dil, din, ırk ve renk farkı olmaksızın bir arada yaşamaya mecburuz. Farlılıklarımız insanlığın bugünkü refah ve bilim seviyesine ulaşmasına sağladı, eğer hepimiz aynı olsaydık, aynı şeyleri düşünseydik gelişim durur, insanlığın yok oluşu başlardı.” diye hiç mi düşünmezler? Son zamanlarda gündeme gelen bir konu da ilgimi çekmekte. Globalleşen dünyadaki gen havuzu giderek daralıyor, zihinsel veya fiziksel engelli çocuk sayısı günden güne artıyor. Genetik bilimi üzerindeki araştırmalara büyük finansal destek sağlanıyor, amaç yeni bir yöntemle gen havuzunu genişletmek. Bu arada özellikle belirtmek isterim ki, insan varlığı sürdükçe fesat ve fesatçıyı ortadan kaldırmanın mümkün olmadığının farkındayım. Ama onların bu düşüncelerini önceden sezip, yöneticilerin bu gibi olaylara alet olmamaları gerekiyor.

 

Anlaşılan her daim fesat ve fesatçılardan uzak durmak gerektiğini hep birlikte öğrenmemiz lazım. Yoksa bu gidişin sonu yok!