Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

ÖZÜR DİLEMEK

 

“Özür dilemek fazilettir, özrü kabul etmek ise daha büyük bir fazilettir.”

 

Geçenlerde genç bir dostumla telefonda sohbet ederken yapılan bir işin ortaya çıkan görüntüleri için, “Bu görüntüler hatalı, yanlış anlaşıldık, özür dileriz” demeleri gerektiğini söyledim. Müthiş bir karşı çıkışla “Biz özür dilemeyiz!” dedi. “Özür dilemenin bir fazilet olduğunu hepimizin hatalı davranışı olabileceğini, yanlış anlaşılabileceğimizi” anlatmaya çalıştım ancak “Özür dilemek geri adım atmaktır, daha sonra üstümüze gelirler” sözleri ile karşılaştım. Gecenin geç saatlerinde telefonla yapılan bu konuşma üzerine çok üzüldüm, uykum kaçtı. Sabaha karşı ancak teskin olup uyuyabildim.

 

Üniversite mezunu, yurt dışında eğitimine devam etmiş, uzun bir süre yurt dışında bulunmuş olan bu kişiden aldığım cevap beni uzun uzun düşünmeye sevk etti. Çocukluğumdan beri duyduğum bir söz vardır; “Hata rabbanidir, hata da ısrar ise şeytani.” Hepimiz hayatımız boyunca pek çok hata yapabiliriz, bu insani bir duygudur, bilgi eksikliği, yaptığımız iş hakkında yeteri kadar düşünmemek, bazı konularda yeteri kadar denetim yapamamak, gerekli zamanı ekonomik nedenlerle ayıramamak gibi faktörler, istemesek de, farkında olmasak da hata yapmamıza veya bir başkasının yaptığı hatanın bize mal olmasına yol açabilir. Çocukluğumdan beri aldığım terbiye gereği, “Bu hatayı ben yapmadım” demek yerine “Özür dilerim, yanlış anlaşıldım” derim. Daha sonra hatamın nedenlerini anlatmaya çalışırım. Anlayan anlar, anlamayana veya anlamamakta ısrar edene ise daha fazla anlatmaya çalışmam boş veririm yolumda yürürüm ve hiçbir surette bu hatayı bir kez daha tekrarlanmamak için çalışırım.

 

Toplum ikiye ayrıldı

Son dönemlerde toplum karpuz gibi ikiye ayrıldı. Herhangi bir gruba mensup olanlar veya kendilerini bu gruba mensup olarak hissedenler, doğru da olsa karşı gruptan gelen uyarıları büyük bir tepkiyle reddediyorlar. Toplumun çeşitli kesimleri arasındaki ilişki bu nedenle sertleşiyor, kimse kimseyi haklı da olsa dinlemiyor. Bazı önerilerin veya eleştirilerin kendisi için faydalı olabileceğini görmezden geliyor. “Ben yapıyorsam, her yaptığım mutlaka doğrudur” gibi bir duygu egemen oluyor.

 

Elli beş yıla yakın bir süredir mesleğimi icra etmeye çalışıyorum, ister istemez bazı olaylara karışıyor veya şahit oluyorum. Farkında olmadan bazı kişilerin menfaatine halel geliyor. İstemeden onları gücendiriyor veya kırıyorsunuz. Size karşı farklı bir tutum içine giriyorlar. Zaman zaman böylesi bir olayla karşılaştığımda ne olduğunu sorarım. Gerektiğinde özür diler, farkında olmadan yaptığım şeyler konusunda karşımdaki kişinin beni affetmesini isterim. Özür dilemenin beni küçültmediğini, bunun bir geri adım olarak algılanmasının mümkün olmadığını düşünürüm. Karşımdaki kişi eğer bu davranışımın bir geri adım, teslimiyet olduğunu düşünürse, büyük bir yanlış yapar. Çünkü bildiğim konularda kendime güven duyarım, eğer güven duygum beni yeteri kadar tatmin etmezse, araştırır, konu hakkında bilgi sahibi olanlarla konuşur ve sonrasında cevap vermeyi düşünürüm. Her eleştiriye cevap verir miyim? Hayır, beni dinleyecek kulaklara da dikkat eder, her kulağa cevap vermeye çalışmam.

 

Tüm insani ilişkiler içinde en önemlisi hata veya yanlış yapınca özür dilemektir. Özür dilemek kelime anlamıyla “Mazur görülmeyi talep etmektir.” Özür dilemek kişinin yaptığı hatayı geri alamayacağını ama bu hatadan pişmanlık duyduğunu belirtir. Toplumsal ilişkilerde kişilerin birbirlerine karşı işlemiş olduğu yanlışların telafi edilmesinde ve bozulan veya bozulmaya yüz tutan ilişkilerin düzeltilmesinde önemli bir görev üstlenir.

 

Özür dilemek insanı gerek kendine gerekse bir başkasına karşı dürüst olmaya yönlendirdiği gibi, insanlara değer vermenin, saygılı olmanın da bir gereğidir. Çoğu ahlaki anlayış gibi özür dilemek de insanın erken yaşlarda alması gereken bir eğitimdir. Erken yaşlardaki bu eğitim okul öncesi, çocuk yaşta edinilen alışkanlıklardandır, bu nedenle önce anne sonra baba veya ailenin büyükleri tarafından verilmelidir. Özür dileyebilecek olgunluğa kavuşmak, insanın kendisini eğittiği gibi başka insanlara karşı saygılı olmanın gerekliliğini de öğretir. Bu yöntem giderek toplum düzeninin sağlıklı işlemesine de katkı sağlar.

 

Geçen günlerde hayatının çok büyük bir bölümünü eğitime hasretmiş bir dostumla konuşurken, “Bir insanın eğitiminin ancak %25’inin okulda verilebileceğini, geri kalan %75’inin ise aile tarafından verilebileceğini” söyledi. Bu oranın çok büyük olduğunu söylediğimde; “Bunca yıllık gözlemim bu, belki bazı kişiler için bu oran üç aşağı beş yukarı değişebilir ama, hiçbir zaman aile içinde verilen eğitim oranı, okulda verilen eğitimin üstünde değildir.” dedi.

 

Birden aklıma Francis Bacon’ın “Alışkanlık ile Eğitim Üstüne” isimli denemesi geldi. Bu vesileyle bir kez daha okudum. “İnsanın düşünceleri çoğunlukla eğilimlerine, sözleri bilgisine, bir de kafasına doldurulan görüşlere, davranışları ise alışkanlıklarına uyar.” sözleri ile yeniden karşılaştım (s. 157). Bacon, hemen her konuda alışkanlıkların ağır bastığının göze çarptığını, öfkelendiğini, bir şeyi haksız bulduğunu, büyük büyük sözler ettiğini sonra da hiçbir şey olmamış gibi davrandığını görünce şaşırırız demekte. Alışkanlık insanın üstünde zorbaca bir egemenlik kurmaktadır. Çocuk yaşta edindiğimiz bu alışkanlık, ömür boyu bizi peşi sıra sürüklemekte. Bir şeyi geç öğrenenlerin güç öğrendiklerini veya öğrenemediklerini de unutmamız gerekiyor.

 

“İnsan, kafasını belli bir yerde bırakmaz da yeni etkilere, yeni değişikliklere açık tutabilirse o zaman iş değişir, ama bunu da yapabilenlerin sayısı pek azdır. Bireyin kendi başına edindiği alışkanlıklar böylesine güçlü olunca, hep birlikte toplumca edinilmiş ortak alışkanlıklar haydi haydi daha güçlüdür; çünkü bu durumda, örnekler insana yol gösterir, başkalarının da aynı şeyi yapması insanı yüreklendirir, bir yarışma doğar, ün kazanma özlemi artar; üstelik böyle durumlarda alışkanlığın etkisi doruğa varır. Evet, insan yaradılışındaki erdemlerin çoğalması, içinde bulunduğu toplumun titiz bir düzenle yönetilmesine bağlıdır. Büyük devletlerde iyi yönetimler erdemlerin büyümesini sağlarlar, ama tohumları iyileştirmeyi pek düşünemezler. İşin kötüsü, günümüzde en etkili yöntemlerin, en az özlenen amaçların gerçekleştirilmesine yöneltilmiş olmasıdır.” (s. 159)

 

Bacon’ın bu sözleri yazdığı tarihten günümüze dört yüz yılı aşkın bir süre geçmiş, anlaşılan insanın varlığından bu yana pek değişen pek bir şey yok. Hâlâ bazı kişiler özür dilemeyi aşağılanma olarak değerlendiriyor, gerçekte büyüklük olduğunun farkında bile değiller.

 

Bu yazı için Francis Bacon’ın “Denemeler”inden alıntılar yapılmıştır.