Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

NEZAKET ÜZERİNE

 

“Hoş gör ki hoş görülesin”

İbn Hanbel

 

Uzun süredir toplumumuzda giderek azalan, nerede ise yok olmaya yüz tutan “Nezaket” üzerine hep bir yazı yazmak isterdim. Sevgili dostum Mehmet Çelik’in 21 Mayıs 2023 tarihli “Devellioğlu sözlüğü” adlı yazısını bir kez daha okuyunca “Artık şart oldu” diye düşündüm. Çelik yazısına; “Artık kimse yazısına ‘Ferit Devellioğlu sözlüğüne göre’ diyerek başlamıyor. Oysa ‘ansiklopedilerin efendisi’ Hakkı Devrim’in Radikal gazetesindeki hemen her yazısında muhakkak Devellioğlu adı geçerdi. Böylece yeni şeyler öğrenirdik.” sözleri ile başlıyor. Ben de bazı yazılarıma “Sözlüklere göre” diye başlıyorum. Bu sözlükler içinde elbette benim de en çok başvurduğum Ferit Devellioğlu’nun “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat”ıdır. Çelik’in yazısı bana bunca emek sonucu oluşan bu lûgatın yazarının adını yazmadığımı hatırlattı ve doğrusu üzüldüm. Bunun bir nezaket borcu olarak yazılmasının gerekli olduğunu düşündüm ve Ferit Devellioğlu’nu rahmetle andım.

 

Devellioğlu “Nezaket” sözcüğünün, Osmanlıca bir isim olan “Nâzük”den türetildiğini
“Nâziklik, zariflik, incelik terbiye” karşılığı kullanıldığını açıklıyor. Bazı sözlüklerde ise bu açıklamalara ilave olarak “Önem, hassaslık” karşılığı olarak kullanıldığından bahsedilmekte. Örneğin, Selahaddin Enis Atabeyoğlu bir yazısında; “Hepimiz bir an için mevkiimizin nezaketini anladık” demektedir. Nezaket kelimesinin bu cümledeki anlamı ise “Önem”dir.

 

Geçmişte kalan bir uyarı

Zaman zaman İstanbul yaşantısı ve İstanbul’un geçmiş kültürü üzerine yaptığım bazı konuşmalarımda 1940’lı yıllardan kalma “İstanbul Beyoğlu ve Yeniköy Daireleri Türk Anonim Gaz Şirketi’nin ‘Saat İşaret’ varakası”ndan bahsederim. Belki inanan olmaz veya söylediklerim tam anlaşılamaz diye, söz konusu varakayı sizinle paylaşmak istedim.

 

“Bugün saatinizin işareti … adetdir.
...
Bu sarfiyata müteallik olup yakında takdim olunacak faturanın ibrazında tediyesi için tedabiri lâzime ittihaz ederseniz.”
“Bu kullanıma ilişkin olup yakında takdim olunacak faturanın tarafınıza sunulmasında ödeme için gerekli hazırlığı yapsanız minnettarınız oluruz ve şimdiden teşekkür ederiz.”

denilmektedir. Aradan geçen seksen üç yıl içinde bu şehirde çok şey değişti ama nezaket ve terbiye kadar erozyona uğrayan hemen hiçbir şey yok.

 

Günümüzdeki faturalar

Günümüzde bize gönderilen elektrik, su, doğalgaz ve benzeri faturalarda bu gibi bir nezaket cümlesine rastlamak ne yazık ki mümkün değil. Üstelik 1940’lı yıllarda yapılan bu uyarı bir ödeme emri değil, “Kısa süre içinde gelecek faturanın ödenebilmesi için tedbirli olunması” bildiriliyor. Günümüzde İstanbul’un nüfusu çok arttı, hemen her konuda abone sayısı milyonları aşmış durumda, belki artık fatura öncesi bir uyarı yapmak mümkün değil ama, hiç olmazsa faturalara birer nezaket cümlesi eklemek için çok mu çaba gerekiyor? Eğer kamu hizmetini ele geçirenler ceberrut olur, muhataplarıyla nezaket çerçevesinde ilişki kurmak için çaba harcamazlarsa, toplumsal ilişkiler giderek gerilir ve toplum hemen her şeye, özellikle de emir niteliğindeki davranışlara karşı reaksiyon duymaya başlar.

 

İş Bankası Müzesi

12 Kasım 2022 günü Ankara’da “Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi”ni gezerken, vitrinde duran bir faturaya gözüm ilişti. “Hamamcı Zadeler Kolektif Şirketi” tarafından İş Bankası’na kesilmiş 26 Şubat 1930 tarihli, 24,50 liralık bir faturaydı. Faturanın altındaki; “İtası (ödenmesi) ricasıyla taktim kılındı, 26.2.1030 Nuri” notu dikkat çekiciydi. İş Bankası gibi bir kuruma sunulmuş olan faturanın ödenmemesi elbette söz konusu değildir. Faturanızı keser, ödemenin yapılmasını beklersiniz, hele de günümüzde elektronik ortamda kesilen faturalar için karşınızdaki kişiyi muhatap almanıza bile gerek yok. Sanırım bazı işleri kolaylaştırıyoruz ama, insani ilişkiler de bu kolaylık beklentisi sonucu giderek yok olmakta.

 

Şeytanın sözlüğü

Ambrose Bierce, “Şeytanın Sözlüğü” adlı kitabında nezaket sözcüğünü; “Başkasına niyet size kısmet olan bir kurşunu sıkan kişiden yolunun üstünde durduğunuz için özür dilemeniz.” olarak açıklıyor. Bana kalırsa abartılı bir tarif, anlaşılan Bierce burada toplumun içinde bulunduğu anlayış ile alay etmekte.

 

Bence nezaket büyük küçük hepimizde olması gereken bir ahlaki kabuldür. Bazı yazarlar nezaketin muğlak bir değer olduğunu düşünmektedirler. Nezaketi bir hile, bir süsleme, bazı kişilerin özellikle de çocukların dalkavukça ya da büyüklerin kölece davranışını, nezaket olarak kabul etmek mümkün değildir.

 

Büyük erdemler risalesi

Günümüz felsefecilerinden André Comte-Sponville’nin, “Büyük Erdemler Risalesi” isimli kitabının ilk makalesi “Nezaket” üzerinedir. Makalesine “Nezaket ilk erdemdir, belki de tüm erdemlerin kökenidir.” diye başlar ve “Aynı zamanda en yoksul, en yapay, en tartışma götürür erdemdir.” sözleriyle devam eder. “Nazik bir Nazi, Nazizmin neyini değiştirebilir, dehşet değişir mi?” diye sorar. Immanuel Kant, “İnsan ancak eğitim yoluyla insan olur; eğitim onu ne hâle soktuysa odur insan… Hayvanlığı insanlığa dönüştüren şey öncelikle disiplindir.” demektedir. Nezaket sahibi olmak erken yaşta alınan eğitim sonucu oluşur, eğitim hangi şekilde verilirse insan öyle şekillenir. Burada nezaket kavramı şekil değiştirebilir, bazı insanlara nezaketli davranmak vazgeçilmesi mümkün olmayan bir alışkanlıkken, bazı insanlar görmezden gelinebilir. Bir dönem Nazi topluluklarında, bir başka dönem Güney Afrika’da uygulanan Apartheid rejimi sırasında kişilere gösterilmesi gereken terbiyeli davranış olarak nitelenen nezaketin, farklı kişilere gösterilmesinin düşünülmediği de bir gerçektir. Bu takdirde nezaketin verilen eğitime paralel olarak geliştiğini söylemek gerekir.

 

Çocuklarımıza gerektiğinde, “Lütfen, teşekkür ederim, affedersiniz” demelerini çok küçük yaşlardan itibaren öğretmeye çalışırız. Çocuklarımızın yetişkin birey olduklarında sevilip, sayılan birer insan olmaları için ahlaki değerlerinin yanı sıra nazik olmalarını da isteriz.

 

Bence bir arada yaşamanın temel kuralı (hele de giderek artan şehir nüfusları göz önüne alındığında) hemen her canlıya nazik ve nezaket kuralları içinde davranmaktır. Elbette zaman zaman eğitim yoluyla kazandığımız niteliklerin üstüne çıkan bir öfke dalgası ortaya çıkabilir. Öfkenin esiri olmak büyük oranda köklü ve tüm benliğimizi etki altına alan bir eğitim almadığımızı gösterir. Çocukluk döneminde aile içinde alınan eğitimin çok daha etkili olduğu ve bunun şuuraltı davranış hâline geldiği bilinmektedir. Daha ileriki yaşlarda alınan eğitim şuurlu eğitimdir ve öfkemiz bir an için şuurumuzu kaybetmemize neden olabilir. Üzerimizdeki yaldız dökülür ve nezaketimiz kaybolur.

 

Ahlak eğitimi ile birlikte çocuklarımıza nazik ve nezaketli olmayı küçük yaşta öğretmemiz gerekiyor. Nazik olmak ve nezaketli davranmak geri adım atmak, karşımızdaki insan karşısında güçsüzlüğümüzü kabul etmek demek değildir. Bazı olaylarda nezaketin kaba gücü yendiğine ve insanı büyüttüğüne pek çok kez şahit olmuşumdur. Mütecaviz bazı insanlar, karşılarındaki kişilerin nezaketi karşısında utanmış, ezilmiş ve küçülmüşlerdir.

 

André Comte-Sponville (Çev. Işık Ergüden), Büyük Erdemler Risalesi, İstanbul, 2004.