Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

BABİL’İN ASMA BAHÇELERİ EFSANESİ

 

27 Mayıs 2023 günkü yazımda sizlere Dünya’nın “Yedi Harikası”ndan biri olan Gize Piramitleri’nden bahsetmiştim. Bu yazımda da bir diğer harikadan, “Babil’in Asma Bahçeleri”nden söz etmek istedim.

 

Babil’in Asma Bahçeleri’nin hiçbir zaman kesin olarak saptanamadığını, hatta varlığının bile kanıtlanamamış olduğunu baştan belirtmek gerekir. O hâlde bu konuda ne söylenebilir? Gerek erken dönemlerde gerekse modern çağda bu bahçeler konusunda çok sayıda düşünce gerçekleştirilirse de kesin bir kanıta, bu yapılara ait herhangi bir kalıntıya ulaşmak şimdilik mümkün olmamıştır.

 

Babil’in tarihi

Semavi kitaplarda, “Babil” adı geçerse de “Babil’in Asma Bahçeleri” hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Sanırım bu nedenle öncelikle “Babil” şehrini incelememiz gerekir. Günümüzde Babil kalıntıları, Basra Körfezi’nin yaklaşık altı yüz elli kilometre kuzeybatısında yer almakta olup Irak topraklarında ve Fırat Nehri üzerindedir. Babil, ünlü kral Hammurabi döneminde (MÖ 1792-1750) ön plana çıkar. Bilindiği gibi bu kral sonsuza kadar adını yaşatacak olan “Hammurabi Kanunları”nın yapıcısıdır. Daha sonra inişli çıkışlı bir yaşantı sürdüren şehir, Kral II. Nabukadnezar (MÖ 604-562) döneminde büyük bir üne kavuşur. Mezopotamya’nın en ünlü ve etkileyici krallarından biri olan II. Nabukadnezar, Suriye, Filistin ve Mısır’a seferler düzenler. Bu seferlerde İncil’de de kaydedildiği gibi Yahuda kralı Yehoyakin ile pek çok tutsağın MÖ 597 yılında Babil’e sürülmesini, daha sonra Kudüs’teki tapınağın yıkılmasını emreden kişidir.

 

Yorulmak bilmez inşaatçı

Yaşadığı dönem için, oldukça uzun bir süre olan kırk iki yıl boyunca hüküm süren II. Nabukadnezar Babil’de büyük bir inşaat faaliyeti başlatır. Şehir onun denetimi altında görkemli surlara, tapınaklara, saraylara ve kapılara sahip olur. Bu heybetli mimariye damgasını vuran en önemli özellik yapıların mavi sırlı tuğlalarla kaplanmasıdır. Kralın gücünü ve görkemini yansıtmak için bu tuğlaların üstüne aslan, boğa ve ejder gibi büyük boyutlu kabartmalar da işlenmiştir. Bu yüz yılın başlangıcında Alman arkeolog Robert Koldewey’in gerçekleştirdiği kazılar sonucu ortaya çıkan buluntular özellikle de “İştar Kapısı” üzerinde yer alan mavi sırlı figürlü tuğlalar Berlin Staatliche Müzesi’nde izleyiciye sunulmaktadır. Bu görsel malzemenin yanı sıra, Babil tarihçilerinin kralların ağzından yazdığı çok sayıda çivi yazılı tablet de bulunmaktadır. Yaptıkları yapıların tanrıların aklında kalması için yanıp tutuşan krallar, gelecek kuşakları da düşünerek, onarımları ve getirdikleri yenilikleri uzun uzun anlatmaktadırlar.

 

Babil topografyası

MÖ birinci bin yıldan kalma “Babil Topografyası” adı verilen ve beş tablet uzunluğundaki metin eski Babil’i tanımak açısından eşsiz bir kaynaktır. Sokak, kutsal alan, kapı ve tapınak isimleriyle şehri tam anlamıyla tarif eden bu buluntu bize çok sayıda ipucu vermektedir. Ancak hiçbir Babil tabletinde, krallığa ait görkemli bir bahçeden, anlatılanlarda sözü edilen teknolojik yenilik içeren yapılardan, dolasıyla “Asma Bahçeler”den söz edilmez.

 

MÖ 450’li yıllarda tarihin babası kabul edilen Herodot, Babil’i detaylı olarak anlatır ama herhangi bir bahçeden bahsetmez.

 

Herodot'un anlattıkları

Babil, geniş bir ova üzerinde kurulmuş olup bir cephesi 120 stad (bir Atina stadının 177,6 metre kabul edildiğini göz önüne alarak şehrin bir cephesinin 21,312 metre gibi dönemi için akıl almaz bir büyükte olduğu söylenmektedir) çeken bir dikdörtgendir, duvarları çepeçevre 480 stad uzunluktadır. En dışta geniş ve su dolu derin bir hendek, ondan sonra duvar gelir. Genişliği 50 kral dirseği (50x0,44 cm=22 metre), yüksekliği de 200 kral dirseğidir (88 metre). Herodot bu ölçülerde fazlaca abartma yapmaktadır. Babil’in etrafındaki hendeği kazanların burada çıkan topraktan tuğla kestiklerini, yeteri kadar tuğla birikince bunları fırınlarda pişirdiklerinden söz eder. Pişmiş tuğlalar arasında harç olarak bitüm kullanıldığını anlatır. Varlığı ileri sürülen “Asma Bahçeler”den bahsetmemesi ise şaşırtıcıdır.

 

Bölgedeki kazılar

Arkeolog Robert Koldewey, Babil’in Asma Bahçeleri olduğunu düşündüğü, “Tonozlu Yapı” olarak bilinen yapıyı Güney Sarayı’nın kuzeydoğu köşesini kazarken bulduğunu ileri sürmektedir.

 

Ancak burada söz konusu olan Tonozlu Yapı’nın su kaynaklarına olan uzaklığıdır. Strabon, Babil’in Asma Bahçeleri’nin ırmak kıyısında bulunduğunu net olarak belirtmektedir. Iraklı arkeolog Dr. Mu’ayyad Damerji, ırmak kıyısındaki iki büyük duvarın zift ve hasırla kaplı basamaklardan oluşan teraslar şeklinde yapılmış olabileceğini ileri sürer. Bu fikirden hareket eden Donald John Wiseman, Nabukadnezar’ın kraliyet bahçelerini bu yeni belirlenen yerinde canlandıran bir panoramik tablo çizer. Geleneksel anlatılarla buluntu yerindeki arkeolojik verileri birleştirme girişimi olan bu rekonstrüksiyon şimdilik yapılabilecek en iyi örnektir.

 

Sonuç

Gezginlerin anlattıklarına safça inanmış ve yazarların kişisel kontrolünden geçmemiş bilgiler kitaptan kitaba aktarılmış olsa da, Grek ve Romalı yazarların Asma Bahçeler’le ilgili anlatıları etkileyicidir ve hiç de hafife alınamaz. Kraliyet Bahçeleri’nin geleneksel Mezopotamya saraylarına özgü bir öge olduğu bilinmektedir ancak gerek çivi yazılı tabletlerde Asma Bahçeler’e ilişkin bir bilgi bulunmayışı gerekse Herodot’un Babil’i anlatırken bu konuya değinmemesinin ciddi bir sorun olduğunu düşündürmektedir. Diğer taraftan Babil kazıları devam etmektedir, bize kadar ulaşan bu efsane gerçek olmasa da Babil şehri “Antik Dünyanın Yedi Harikası” içinde yer almaya değer bir şehirdir.

 

Bir başka harikada sizlerle birlikte olmak dileğiyle.

 

Peter A. Clayton-Martin J. Price, Antik Dünyanın Yedi Harikası, Çev. Betül Avunç, İstanbul, 2012.