Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

ÖĞRETMENLERİMİZİN ÖĞRETMENLERİ

 

İlkokulda mı, yoksa ortaokulda mı hatırlamıyorum ama, tarih dersi okumaya başladığımdan beri Etrüskleri merak ederim. Kimdir bu insanlar, nereden gelmişler, hangi dili konuşurlar, inançları nedir? Nasıl olmuş da yok olmuşlar?

 

Nereden geldiler?

Britannica Ansiklopedisi’nde; “İtalya’da kuzeyde Arno, güneyde Tiber arasındaki Etruria bölgesinde yaşamış eski halk olarak belirtilen bu insanların MÖ VI. yüzyıl gibi erken bir tarihte uygarlıklarının doruğuna ulaştığı ve oluşturdukları kültürün birçok özelliğinin Romalılar tarafından benimsendiği” yazmakta. Etrüskler büyük bir olasılıkla MÖ 800 dolaylarında Anadolu’dan gelerek Etruria’yı işgal etmişler ve Demir Çağı’nı yaşamakta olan yerli halkı egemenlikleri altına almışlar. Hükme bakın, “Etruria’yı işgal etmişler!”, bu sözler Batı kültürünün Doğu kültürüne bakışını yansıtmaktadır. Grekler İtalya ve adalarda koloni kurarlar ama Anadolu’dan gelenler işgal ederler. Bunca araştırmaya rağmen Etrüsk dili hâlen çözülememiştir. Biraz detaylı araştırma yapınca çok sayıda yazılı belge bulunmasına rağmen bu dilin anlaşılır bir şekilde çözülememesinin ardında korku yattığını düşünmeye başladım. Etrüsk dili Hint-Avrupa dilleri arasına girmeyen bir dil, kökeni farklı. Başka bir kökene dayanan uygarlığın Roma’nın kuruluşunda ve gelişiminde etkin bir rol oynamasını kabul etmek çok güç. Roma’nın kuruluşu ve büyümesindeki Grek rolü azalacak ve bugüne kadar bize öğretilmeye çalışılan hemen hemen her şeyin yeniden kurgulanması, üzerinde düşünülmesi gerekecek. Etrüskler gerek İtalya gerekse Akdeniz adalarındaki ticaretin büyük bir bölümünü Kartacalılar ile yaptıkları antlaşmalar çerçevesinde tekelleri altında tutmaktadırlar. Zaman zaman Grek şehir devletleri ile ticari anlaşmazlık yaşamakta ve etki alanları konusunda savaşlar çıkmaktadır.

 

Roma öncesi çevre

VI. yüzyılda Etrüsklerin Tarquinius hanedanı yoluyla MÖ 616-510 tarihleri arasında Roma’yı yönettikleri söylenmektedir. Etrüsk öncesi Roma bir araya gelmiş köy kümelerinden oluşmaktadır. Capitolium Tepesi’ni çeviren surların ve Roma Forumu’ndaki kanalizasyon şebekesi gibi ilk bayındırlık faaliyetlerinin bu yönetim sırasında yapıldığı düşünülmektedir. Bugün de varlıklarını sürdürmekte olan Capua ve Nola gibi İtalyan kentlerini kurdukları gibi Salerno bölgesinde büyük bir mezarlık alanı bulunduğu anlaşılmaktadır. Son zamanlarda yapılan kazılarda Pompei ve Herculaneum kentlerinin alt katmanlarında Etrüsklere ait kalıntılar bulunmuştur. MÖ 509 yılına doğru Etrüskler Roma’dan sürülür. Etrüsk kentleriyle Roma arasındaki savaşlar Roma’nın üstünlüğü ile biter. Yüz yılı aşkın süre sonra, MÖ. 396 yılında Roma egemenliğini kabul eden tüm Etrüsk şehirleri bir anlamda Etrüsklerin İtalya’yı birleştirme girişimlerinin sonu olacaktır.

 

Etrüksler’in dili

Türkiye’de Etrüsk insanı, dili, inancı konusunda yapılmış araştırma sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Aile kökeni Kazan’a dayanan, diplomat ve daha sonra senatör olarak parlamentoda görev yapan rahmetli Adile Ayda (1912-1992), bu işi görev kabul ederek Etrüskler üzerinde araştırma yapmaya başlar. Ord. Prof. Sadri Maksudi Arsal’ın (1878-1957) kızı olan Adile Ayda, “Birbirinin zıddı diyebileceğim” dediği iki Türk lehçesini “Modern Türk dili ve Kazan lehçesi” bilmesinin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İtalyanca ve Latince’ye, bu dillerde araştırma yapacak kadar hakimdir. Kazan lehçesini bilmesinin sağladığı avantaj ile Çuvaş, Kırgız, Uygur ve Yakut sözlüklerini kendi tabiriyle didik didik eder. Dışişleri görevlisi olarak dört yıl bulunduğu İtalya’da Etrüsklerle ilgili olarak görülecek ne varsa görür, İtalyanca yazılmış tüm literatürü gözden geçirir ve 1971 yılında, adı soru şeklinde olan “Les Étrusques Étaient-ils desTurcs? / Etrüskler Türk mü İdiler?” isimli küçük bir kitap yayınlar.

 

Etrüksler, Türk kökenliler mi?

Daha sonra 1968 yılında başladığı araştırmasını, 1984 yılında bu kez “Etrüskler Türk İdiler” başlığı altında yayınlar. Kitabının önsözünde, “Elbette bu ismi ‘Etrüskler Proto-Türk idiler’ şeklinde yazmış olsaydım daha bilimsel bir terim kullanmış olurdum” demektedir. Etrüsk araştırmalarının en başında Fransız Etrüskoloğu Raymond Bloch’un bir görüşünün kendisini çok etkilediğini belirtmektedir.

 

“… Karmaşık tarihi sorunların ortaya çıktığı durumlarda arkeolojinin sağladığı bilgileri yorumlamak, ancak dil ve dinler tarihi gibi bilimlerin yardımı ve desteğiyle mümkün olmaktadır. Şu veya bu toplumun özelliklerini ve başka toplumlarla ilişkilerini tanımlama konusunda yapılacak herhangi bir girişimde din ve dil alanındaki bilgiler birinci derecede önemlidir…” (s. 24).

 

Adile Ayda’nın araştırması

Adile Ayda, Orta Asya’dan Anadolu’ya göçün çok erken tarihlerden itibaren başladığını, göçer Proto-Türk topluluklarının, İtalya’ya göç etmeden önce birkaç kuşak boyunca Pelasg, Turhan veya Turhan-Pelesg isimleriyle Ege kıyılarında yaşadıklarını ileri sürer. Etrüskleri incelemek için altmış yaşından sonra İtalyanca öğrenmeye başlayan babası Sadri Maksudi Arsal’ın sonuçlanmamış araştırmalarının bu konuda kendisine yardımcı olduğundan bahseder.

 

“Etrüskler Türk İdiler” isimli kitabını birbirinden apayrı iki dünya olan Etrüskoloji ile Türkoloji bilimlerini yaklaştırmak ve birleştirmek üzere yazdığını söyleyerek, “Türkologlar genellikle Etrüskoloji ile ilgilenmezler, Etrüskologlar da birkaç istisna dışında Türkoloji diye bir bilim olduğundan habersizdirler” demektedir.

 

“Etrüskologlar, mesleklerinin konusu ve sermayesi olan Etrüsklerin çok medeni bir millet olduklarını söylemekte geri durmazlar: Etrüsklerdeki şehircilik, mimari, resim, heykel, vazo yapımı… hepsi göklere çıkarılır. Kökenden, ırktan söz edilmesin de” (s. 27).


Adile Ayda’nın kitabı ve kitabında ileri sürdüğü görüşler, kültür ve arkeoloji dünyasında büyük değişimlere sebep olma iddiasındadır. Ben Etrüskleri merak ettiğim için bir yazı yazmayı eskiden beri düşünürüm. Niçin Etrüsk yazısı okunmaz? MÖ 800-600 yılları arasında yazılan metinler anlaşılmaz ve okunamaz olarak kalır? MÖ 3. bine ait yazılar okunurken, niçin bu yazı ve Akdeniz havzasındaki kültürel gelişmeye ışık tutacak Minos medeniyetine ait Linear A yazısı da aynı akıbeti paylaşır? Akaların bir dönem Girit’te egemen olmaları sırasında Minos medeniyetinin yarattığı Linear A yazısı örnek alınarak Yunanca’nın erken biçimini oluşturduğu söylenen Linear B yazısı İngiliz bilim insanları Michael Ventris ve Johna Chadwick tarafından çözülmüş olup, bazı metinler yayınlanmıştır. Linear B okunabildiğine göre, onun oluşumunda büyük etkisi olduğu söylenen Linear A bunca yıla karşın niçin okunmaz halde bırakılır, anlamak zor?

 

Ezber bozacağa benziyor!

Muhtemelen Hint-Avrupa dil ailesine ait olmayan bazı diller ezber bozacağı için üzerinde araştırma yapılmasından kaçınılan bir konudur. Komplo benzeri teorilere her zaman kuşku ile bakar ve hoş karşılamam, ama yine de bu konunun araştırılması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlığın geçmişi, geçmişin yarattığı kültür hepimize emanettir. Emanetin bir kısmına sahip çıkıp, bir kısmını görmezden gelmek, üstünü örtmeye çalışmak bilim insanlarına yakışmayan bir davranıştır. Anlaşılan bu konularda kendi bilim insanlarımızı yetiştirmemiz ve tarihi her tür kuşkuyu giderecek şekilde yeniden yazmamız gerekiyor.

 

Son zamanlarda yapılan sistemli kazılar Etrüks uygarlığının Roma emperyalizmi ve Hristiyanlık etkisiyle silinmeye çalışılmasına rağmen önemini ortaya koymaktadır. Bazı Batılı tarihçilerin onlar için “Öğretmelerimizin öğretmenleri” demekteler.

 

Adile Ayda, Etrüskler Türk İdiler, Haz. Gönül Pultar, İstanbul, 2020.

 

Aynur Çınar, “Tarihte Kaybolmuş Bir Medeniyet: Etrüskler ve Etrüsk Dini,” Belleten, C. 84, Ankara, 2020, s. 43-74.