Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

SOKRATES’İN SAVUNMASI

 

Atina’da felsefeyi başlattığı kabul edilen Sokrates (MÖ 470-399) 71 yaşında Meletos, Anytos ve Lycon isimli üç Atina yurttaşı tarafından, “Sokrates, kentin inandığı tanrılara inanmadığı, yeni tanrılar icat ettiği ve gençleri yoldan çıkardığı için suçludur. Ölümle cezalandırılmalıdır.” iddiası ile suçlanır. Suçlama metnini dönemin tanınmış ünlü hatiplerinden Polykrates yazar. Sokrates’ten önce, oligarşik “Otuzlar Dönemi”nde MÖ 450 yılında Anaksagoras, daha sonraları Protagoras ve Diagoras da aynı suçlamalarla karşı karşıya kalmış olup sürgün cezasına mahkûm edilmişlerdir. MÖ 403’de Otuzlar Dönemi’nin son bularak, demokrasinin tekrar egemen olduğu bir özgürlük ortamında Sokrates’in böylesi bir suçlama ile yargılanması, var olduğu söylenen demokrasinin nasıl bir demokrasi olduğunu düşündürmektedir.

 

Atinalılar özellikle dini konularda çok hassastırlar. İnandıkları tanrılar konusunda yapılan her tür eleştirileri veya tartışmaları çok sert bir şekilde cezalandırmak eğilimindedirler. MÖ 500 yılında İzmir yakınlarındaki Klazomenai’de doğan Anaksagoras eğitimini Milet’te tamamlar. Daha sonra gittiği Atina’da Perikles’in yakın dostu olur. Burada öğretim faaliyetinde bulunduğu sırada hem vatan hainliği hem de dinsizlik suçlamalarıyla karşı karşıya kalır ve mahkûm edilir. Perikles’in yardımıyla Atina’dan kaçıp Çanakkale yakınlarındaki Lampsakos’a (Lapseki) sığınır ve hayatının geri kalan bölümünü burada sürdürür. Milet Okulu; Thales, Anaksimandros, Anaksimenes gibi düşünürlerin doğa ile ilgili gözlemleri sonucu oluşturdukları dünya görünüşünü anlatmaya ve yaygınlaştırmaya çalıştığı suçlamasıyla karşı karşıya kalır. “Sokrates’in Savunması”nın bir bölümünde Meletos ile aralarında geçen şöyle bir diyalog yer alır;

- Ben senin hiçbir Tanrı’ya inanmadığını ileri sürüyorum.

- Şaşılacak şey! Peki, nereden çıkarıyorsun bunu Meletos? Sence ben, herkes gibi Güneş’i ya da Ay’ı Tanrı saymıyor muyum?

- Zeus bilir ya, saymıyor yargıçlar. Çünkü Güneş’in taştan, Ay’ın topraktan olduğunu ileri sürüyor.

- Suçladığın kimsenin Anaksagoras mı olduğunu sanıyorsun, sevgili Meletos?
 
 
Bu diyalogdan da anlaşılacağı gibi esas suçlanan Sokrates tarafından değiştirilmeye çalışılan düşünce yapısıdır. Klazomenaili Anaksimandros bu nedenle vatana ihanetle suçlanır ve Atina’dan kaçar. Sokrates’in ise kaçacak yeri yoktur, sürgün onun kabul edebileceği bir seçenek değildir; “Çünkü iyice biliyorum ki, her gittiğim yerde, burada olduğu gibi, beni dinlemek için başıma üşüşecek gençler. Onları yanımdan uzaklaştırsam kendilerinden yaşlı vatandaşlarını ayaklandırarak kovduracaklar beni, uzaklaştırmasam onlar yüzünden babaları ve yakınları sürüp atacaklar beni.” sözleriyle anlatır içinde bulunduğu açmazı. O akıllı bir adamdır, başına gelecekleri önceden anlama kapasitesine sahiptir. Dönemi için oldukça uzun bir yaşam sürmüştür ve bundan böyle şehir şehir dolaşıp hakaretlerle karşılaşmak yerine ölümü yiğitçe karşılamayı kabul eder.
 
 
“Utandırmak için sizi, bilge değilken, bilge diyecekler bana. Biraz bekleseydiniz, kendiliğinden çözülecekti iş, yaşını başını almış bir adamım çünkü. Bunca yıl yaşamış, bir ayağı çukurda biriyim. Bu dediklerimi hepinize değil, beni ölüme çarptıranlara söylüyorum.”
 
 
Milet Okulu’nun etkisi altında farklı bir düşünce yapısı oluşturan Sokrates, kendisine yöneltilen suçlamalara cevap olarak; “Herkesin, kendini düşünmekten, kendi çıkarlarının ardında koşmaktan önce erdemi, bilgeliği araması gerekir. Devletin sırtından erdemli bir yurttaş olmak ve erdemi savunmak suç mudur?” diye sorar.
 
 
Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi esas mesele tanrılara inanmak değildir, insan inanır veya inanmaz bu sorun yalnızca onu ilgilendirir. Ancak çıkarı için devlete musallat olanlara dikkat çekmek, bu gibi beklentileri eleştirmek oldukça tehlikeli bir yolun başlangıcıdır. İnsanlık var olduğu sürece pek çok kişi inancı nedeniyle hayatını kaybetmiştir ama geriye dönüp bakıldığında bazı kişi ve grupların inanç şemsiyesi altına gizledikleri ekonomik beklentilerine yaptıkları eleştiriler nedeniyle hayatını kaybedenlerin çok daha fazla olduğu görülecektir. Peki, biz inancı nedeniyle hayatını kaybetmiş bunca insan biliyoruz da niçin bazı kişilerin çıkarına zarar verdiği veya vereceği düşüncesiyle hayatını kaybedenleri bilmiyoruz, diye soracak olursak! İnanç sebebiyle hayatını kaybedenler, az sayıda da olsa aynı inanca sahip insanlar tarafından yüceltilirken, çıkarlara mâni olur endişesi oluşturduğu için hayatını kaybeden insanları kimse hatırlamak istememektedir.
 
 
Pythagoras felsefesi insanın kendi kendine bazı sorular sormasını önerir. Bunların içinde bence en önemlisi; “En doğru söz nedir?” sorusudur. “İnsanların hepsinin ahlakı bozuktur.” Zaman zaman muhatap olduğum konuşmalar sırasında, bazı kişilerin kendi dışındaki kişileri ahlaksızlıkla suçladığına şahit olurum. Kimi zamansa yaptığımız veya yapmakta olduğumuz bir iş sırasında benzer suçlamalarla karşılaşırız. Bütün bu davranışların bende oluşturduğu kanaat, gerçekte bu suçlamayı yapan insanın ahlaksız olduğudur. Uzun bir süre içinde bu konuda; “Çoğu insan kendi ahlaksızlığının başkalarında da olduğu kanaatindedir.” düşüncesine vardım.
 
 
Sokrates’in suçlamalar karışışında yaptığı savunmayı kendi ağzından değil, bir süre sonra öğrencisi Platon’un yazdığı “Sokrates’in Savunması” isimli yazıdan öğrenmekteyiz. Sokrates’ten günümüze yazılı bir metin kalmaz, bütün düşünce ve eylemleri başka kişiler tarafından günümüze iletilir. Her ne kadar ölüm cezası ile suçlanan bir kişinin savunma yaparken düşündüğü her şeyi söylemesi mümkün olsa da geriye kalan insanların yaşamlarını etkileyecek bazı şeyleri yazması mümkün değildir. İkinci önemli nokta ise “Sokrates’in Savunması” monoloğunu yazan Platon’un, Atina’da yaşadığını ve yaşamaya devam ettiğini unutmamak gerekir. Her ne kadar “Sokrates söyledi ben yalnız iletiyorum” savunması yapılabilecek olsa da toplumun genel kabulü dışında pek de fazla bir şey söylemek veya yazmak mümkün değildir. Büyük bir olasılıkla Platon’un, Sokrates’in söylediği bazı şeyleri, özellikle de devletten çıkar sağlamak için uğraşan kişileri rahatsız etmemek ve düşmanlıklarını çekmemek için yeteri kadar aktarmadığı da akla gelmektedir.

 
“Güç olan ölümden kaçınmak değil Atinalılar, kötülükten kaçınmaktır.”

Sokrates
 
 
 
Platon, Sokrates’in Savunması, Çev. Teoman Aktürel, İstanbul, 2020.