Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

MÜNAFIK

Köstebektir, köstebektir, köstebek

Ol münâfıklar vezir olsun u yâ beg

Niyâzî-i Mısrî

 

Arapça, “nifâk” kelimesinden türetilen “münafık” sözcüğü; içi başka dışı başka olan, özü sözüne uymayan, iki yüzlü, ara bozucu kişiler için kullanılan bir kelimedir. Kuran-ı Kerim’de Uhud Savaşı’ndan kısa bir süre sonra, H. 3. yılın sonları yahut 4. yılın başlarında nazil olan bir sürede, “Münâfikûn Sûresi” bulunmaktadır.

 

Münâfikûn Sûresi

 

Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki, sen Allah’ın Peygamber’isin derler. Allah senin, kendisinin Peygamber’i olduğunu elbette bilmekte ve münafıkların inandık demelerinde asla samimi olmadıklarına şahitlik eder.

Onları gördüğün zaman cüsseleri hoşuna gider, konuşurlarsa dinlersin. Ama onlar elbise giydirilip bir yere dayanmış kof kütükler gibidirler. Onlar bütün inançlara düşmandırlar, öyleyse onlara karşı dikkatli ol. Allah onları kahretsin. Akılları nasılda hakikatten sapıyor.

 

Münafikûn suresinin yanı sıra Nur, Nisa ve Tevbe suresi gibi çok sayıda da surede münafıklık kınanmakta ve münafıkların Allah katında bilindiği açıklanmaktadır.

 

Münafıklık üzerine çok sayıda hadis de bulunmaktadır. Ebû Hüreyye’nin naklettiği bir hadise göre, Hz. Peygamber; “Münafıklığın alâmeti üçtür. Bir haber verse yalan söyler, iyilik yapmayı vadetse sözünün tutmaz, kendine bir şey emanet olsa hıyanet eder” demiştir.

 

Bir başka nakle göre ise münafıklığın alâmeti dörttür ve dördüncüsü de “yüzleşme vaktinde haktan ayrılmadır”.

 

Münafıklığın kınanması

 

Kuran-ı Kerim, nifak ve münafıklığın temelinde en derin, en köklü neden olarak korkunun yer aldığı söyler. Ahlaken bağlanma, taahhüt altına girmiş olma korku ve endişesinin, var olan toplumsal çevreden açıkça kopmanın yol açacağı sıkıntılardan yana duyulan korku kişiyi münafık yapar. Toplumsal statü ve saygınlık için duydukları başa çıkılması zor, bayağı, ahlak dışı tutkuları içinde münafıklar başkalarını aldatmaya çalışırlar.

 

Arapça olan münafık kelimesi günümüzde çoğu kişi tarafından kullanılmayan hatta bilinmeyen bir kelimedir. Günümüzde tam olarak karşılamasa da kullanmayı tercih ettiğimiz kelime “iki yüzlü”dür. İki yüzlü ifadesini, hem çevresindeki insanları bilerek aldatmaya çalışan, bilinçli iki yüzlüler için hem de gerek kafa karışıklığı gerek kişilik bozukluğu gerekse bilgi eksikliği yüzünden kendilerini aldatma zaafı içinde olan kararsız insanlar için kullanmaktayız.

 

Ianus-Janus

 

İki yüzlülük mitolojide de kendine yer bulmuştur. Roma inanıcının en eski tanrılarından biri olan Ianus (Janus), biri öne, diğeri arkaya bakan iki karşıt yüzlü olarak tasvir edilir. Ianus’un bu görünüşü onun tanrılar ile insanlar, gençler ile yaşlılar, ilkel halklar ile uygar insanlar arasında arabuluculuk yaptığına işaret ettiğine inanılmaktaydı. Ianus’un Roma inanışında kapıların ve girişlerin, daha geniş anlamda ise her tür başlangıcın tanrısı olarak kabul edilmektedir. Günümüzde Batı dillerindeki, yılın ilk ayını ifade eden January-Janvier-Januar sözcüklerinin Ianus-Janus’tan geldiği kabul edilmektedir. Bu yüzden bazı Roma sikkelerinden sola (geriye bakan) yüzü yaşlı, ileri (sağa bakan) genç bir insan olarak belirtilmiştir. Bunun nedeni Ocak ayının bir yönüyle geçen yılla, bir yönü ile de gelecek yılla bağlantı kurmasıdır.

 

İki büyük kültürün iki yüzlüğü farklı değerlenmesi ilgimi çekmişti, sizlerle paylaşmak istedim. Geçmişle gelecek arasında köprü kurmak için her iki yöne de olumlu bakan bir kişini iki yüzlü yerine iki yönlü olarak değerlendirilmesi gerekir. Buna karşı farklı düşünmesine rağmen, başka türlü konuşan ve gerçek düşüncesini saklayan insanlardan da korkmak gerekir.

 

Şeytanın Sözlüğü isimli kitabında Ambrose Bierce, iki yüzlüyü; “Saygı duymadığı erdemlere sahip olduğunu iddia eden kişi” olarak tarif eder.

 

Gençliğin getirdiği bilgi eksikliğiyle daha sonra yazdıkları veya söyledikleri konusunda sıkıntı çeken Kâtip Çelebi, bir yazısında; “Tazelik belâsıyla münafık sözüne uydum” demek zorunda kalır.