Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Kitaplar

SÜREN EVİ

Üsküdar’dan Boğaziçi’ne doğru ikinci iskele Beylerbeyi’dir. İsminin III. Murad’ın Beylerbeyi Mehmed Paşa’dan geldiği söylenir. Beylerbeyi’nden itibaren Çengelköy’e doğru uzanan sahil yolu ise “Yalıboyu caddesi” adı ile anılmaktadır. Yalıboyu caddesinin hemen başlarında, yolun kara tarafında restore edilen eski bir su haznesi bulunmaktadır. Bu su haznesinin hemen yanındaki geniş kapı [Yalıboyu caddesi, 41 numara] bu kitapta sözünü edeceğimiz XIX. yüzyıldan kalma yapıyı barındıran yaklaşık 6,000 m²’lik alana girişi sağlar.

Yol kotunda küçük bir bahçesi olan bu parsel, yüksek bir duvarla yamacın üstünde bir dizi set bahçeden oluşmaktadır. Birinci set, hemen hemen giriş bahçesi kadardır. Fakat bunun üzerindeki ikinci set yaklaşık 50 metre derinliğinde olup, üzerinde söz konusu edilen büyük yapı bulunur. Kâgir bir bodrum kat üzerine iki tam kat ve bir çatı katından oluşan köşk, XIX. yüzyılın sonlarına doğru muhtemelen Dr. Miralay Fuat Bey tarafından yaptırılmıştır. Kanaatimizce köşk, Maarif Nazırı Kocayusufpaşaoğlu Hâşim Paşa’nın arsalarından ayrılan bir bölümde inşa edilmiş olmalıdır. Daha sonra bir dönem kızı Talât Hanım ve damadı Prof. Nedim Mazhar Yüzak tarafından kullanılan yapı, 1970’li yıllardan itibaren eskimesi nedeniyle satışa çıkarılmıştır. 1992 yılında Hatçe ve Faruk Süren tarafından satın alınan yapı gerek zaman içinde geçirdiği tadilatlar, gerekse uzun süre bakım yapılmadığı için çöküntü halindeydi.

Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu 14. 1. 1978 gün ve 10200 sayı ile korunması gerekli kültür varlıklarına yapılacak müdahalelerin ölçek ve derinliğini belirten bir ilke kararı oluşturur. Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma [TAÇ] Vakfı Bilim Kurulu tarafından hazırlanan bu karar, Yüksek Kurul’un 11. 9. 1970 gün ve 5505 sayılı kararı ile gruplandırılan Boğaziçi Kıyı Şeridi’ndeki bir dizi yapıya yapılan müdahalelerin yarattığı karmaşaya çözüm getirmeyi hedeflemiştir. Daha sonra dejenere edilen bu ilke kararı, giderek yapılara yapılan müdahalelerin ölçek ve derinliğini tayinden, yapıların sınıflandırılmasına dönüştürülmüştür [Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 5. 11. 1999 gün ve 660 sayılı İlke Kararı].

Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının nitelikleri tartışılamaz; ya korunması gerekli kültür varlığıdır, tescil edilir ya da değildir, tescile gerek görülmez. Ancak bu yapılara ne şekilde müdahale edileceği, nasıl ve ne gibi yöntemlerle onarılacağı konusunda bazı önerilerde bulunmak gerekir. Çünkü özellikle sivil mimarlık örnekleri, içinde yaşanan ve yaşanmaya devam edilecek yapılardır. İnsan yaşamında gün geçtikçe konfor ihtiyacı artmakta, özellikle büyük ebatlı yapılar için beklentiler büyük boyutlara erişmektedir. Elbette korunması gerekli bir kültür varlığının tüm çağdaş beklentilere cevap vermesi söz konusu değildir. Ancak, prestijli bir mekân tasarlanarak yapı ve kullanıcı arasında bir uzlaşma sağlanabilir. Koruma kurullarının varoluş nedenlerinden biri de budur. Kurulları oluşturan üyeler bilgi birikimleri, deneyimleri, uzlaşma kültürüne yatkın tutumları ve kullanıcı talepleri ile kültür varlığı arasında öncelikle kültür varlığının niteliklerini ön planda tutan bir uzlaşma sağlamakla yükümlüdür.

Bu açıklamayı Süren Evi için yaptım, çünkü bu ev Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek [GEEAY] Kurulu tarafından korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş bir yapı idi. Ancak, uzun bir süredir mal sahiplerinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle bakımı yapılamamakta ve kimse tarafından satın alınmamaktaydı. Nerede ise yapının yıkılması veya bir şekilde yanması bekleniyordu. Bu aşamada yapıyı satın almayı düşünen Süren ailesi neler yapılabileceğine ilişkin fikrimi sormuştu: “Sizi mutlu edecek hemen her şeyi yapabiliriz. Yeter ki siz bu yapıyı geleceğe taşımak için karar verin. Biliniz ki çok uğraşırız, çok yoruluruz, her istediğinizi yapmamız mümkün olmayabilir, ama sonuçta mutlu yaşayacağınız ve büyük prestije sahip bir yapıya kavuşursunuz” demiştim.

Süren Evi korunması gerekli bir kültür varlığının yeniden yapım öyküsüdür. Bu ev çağdaş bir yapım malzemesi olan betonarme ile yeniden yapılmış, geçmişte gerekli olan bazı küçük hacimler kaldırılarak daha büyük odalar elde edilmiştir. Bir dönem yapının ana girişine bitişik olarak inşa edilen tek katlı müştemilat binası bir üst kota taşınmış ve aynı fonksiyonla kullanılmaya devam edilmiştir. Yapının sağ ve sol cephesinde bulunan harem ve selamlık girişleri aynen korunmuş, bu girişleri merdiven holüne bağlayan koridorlar odalara katılmıştır. Zaman içinde yapılan tadilatlar nedeniyle oluşan karmaşa giderilmiş ve plan şeması net bir şekilde okunur hâle gelmiştir. Dış cephelerdeki bozulmalar giderilmiş, orijinal görüntü kazanılmaya çalışılmıştır.

Resim Galerisi
  • Süren Evi Kapak