Nahil Üzerine...
NAHİL ÜZERİNE
Milliyet Gazetesi, 18 Haziran 2022, s. 4.
“Nahil” kelimesi, Arapça “Hurma ağacı” anlamına gelmekte olup halk arasında çoğunlukla “Nakil” olarak da telaffuz edilmektedir. “Nahil”, bizim kültürümüzde; balmumundan yapılarak düğün törenlerinde gelinin yahut sünnet çocuğunun önünde gezdirilen insan ve hayvan resimleriyle, meyve, çiçek ve kıymetli taşlarla, sırma, kılaptan gibi parlak teller ve yaldızlı kâğıtlarla süslü yapma ağaca verilen isimdir. Bazı nahillerde kıymetli taşların yanı sıra şekerden yapılmış meyve ve çiçekler de bunmakta olup gösteri sonrası bu şekerlemeler seyirciler tarafından yenilmek üzere toplanırmış.
Her ne kadar “Nahil” sözcüğü Arapça olsa da nahil geleneği eski Anadolu kültürünün bir yansımasıdır. Özdemir Nutku; Frigler döneminde Afyonkarahisar ve Konya dolaylarında yılın belirli günlerinde, daha çok ilkbahar aylarında yapılan törenlerde erkeklik gücünü (doğanın uyanması) simgeleyen “Phallus” benzeri nahiller taşındığının bilindiğini, bu simgelerin bazen bir çelenk biçiminde, bazen de çam dalı görünümünde olduğunu söylemektedir. Benzer simgelere Hitit kabartmalarında da rastlanmaktadır. Nahil alayları Hammer’in de ilgisini çekmiştir. Hammer’e göre nahil alayları, antik dönemlerin izini taşıyan bir gösteri türüdür. Bir diğer yoruma göre, nahilin büyüklüğü damadın erkeklik gücünü, nahil dallarına asılan meyveler de kadının doğurganlığını simgelemektedir.
Balmumundan ağaç benzeri süsler yapan bu ustalara “Nahlbend” denilmektedir. Evliya Çelebi nahil ustalarını, “Esnâf-nahilciyân-ı sûr-hümayun” ismiyle belirtir. Evliya Çelebi’ye göre sayıları beş olan bu kişilerin dördünün dükkânı bulunmaktadır. Nahilci esnafının yani nahlbendlerin pirleri “Meyser-i Ezherî”dir.
Gelin veya sünnet alaylarının önünde ve yanlarında taşınan nahiller düğünü yapanın ekonomik gücüne göre çeşitli büyüklüklerde hazırlanır. Bazılarının boyu dokuz ile on iki metre, küçüklerin boyu ise iki ile dört metre arasındadır. Bazı anlatılara göre boyları yirmi beş metreye kadar yükselen nahiller de görülmüştür. Evliya Çelebi, her biri Süleymaniye Camii minaresine benzer şekilde balmumumdan yapılmış, renk renk kâfûrîler ve tellerle süslenmiş, parlatılmış ve ışıklar saçan nahillerden de söz eder. Bu tür nahillerin her birinin iki yüzer köle tarafından taşındığını anlatır.
Büyük nahillerin zaman zaman dar sokaklardan geçemediği, bu nedenle padişah veya saraya mensup kişilerce yapılan nahil alaylarının geçişine engel olan, sokağa taşkın evlerin ve cumbaların yıktırılması, bu gibi yapılara çeki düzen verilmesi hakkında çok sayıda ferman bulunmaktadır. Örneğin 1612 yılında Sultan I. Ahmed’in çifte düğün şenliğinde otuz kadar evin yıktırıldığı bilinmektedir.
Nahillerin gümüşten ve değerli taşlardan yapılanları da bulunmaktadır. Kanûnî Sultan Süleyman’ın (1502-1566) kız kardeşi Hatice Sultan ile Makbul İbrahim Paşa’nın düğün alayı nedeniyle 1524 yılında düzenlenen şenlikteki nahillerden birinin 60 bin diğerinin ise 40 bin parçadan oluştuğu söylenir. Bu nahiller değerli taşlarla yapılmış kuşlarla süslü bir sanat eseri olup sadece birinin 40 bin ile 50 bin altın duka olduğu kayıtlıdır. Bu tür devasa nahillerin tepesinde büyükçe bir de mum yanmaktadır.
Nahiller çoğu kez servi ağacı formunda yapılırmış. Daha eski dönemlerde hurma ağacı şeklinde olup dallarına mum, kuş ve çiçek figürlerinin takıldığı da olurmuş. Alt bölümleri dört ile altı metre çapında olan büyük nahilleri taşımak için birbirine paralel uzanan ahşap taşıma düzeni kurulurmuş. Yükseklikleri nedeniyle devrilme tehlikesi taşıyan nahillerin ana gövdesini oluşturan direkler de yer yer taşıyıcı kollara bağlanırmış.
Yalnızca saray düğünlerinde değil bir dönem halk düğünlerinde de görülen nahillerin anlamı da büyüktür. Her aile kendi maddi gücüne göre nahil yaptırmaktadır. Her ne kadar daha mütevazi olsalar da bunların da en az haşmetli nahiller kadar manevi değeri bulunmaktadır. Nahilleri evliliklerde kız tarafının, sünnet düğünlerinde ise çocuğun ailesinin hazırlattığına dair bazı folklorik bilgiler bulunmaktadır.
Bazı yörelerde nahile “Düğün mumu”, bir yerden başka bir yere taşınmasına ise “Mum alması” denilmektedir. Evliliklerde nahillerin gelin evinin, sünnet düğünlerinde ise sünnet çocuğunun evinin önüne taşınması adeti vardı.
Minyatürlerden bazı nahillerin elde taşınacak büyüklükte olduğu, bir nevi günümüzde hazırlanan kesme çiçek buketi görevi gördüğü anlaşılmaktadır.
İstanbul bir dönem dünyanın en büyük ve en zengin imparatorluğuna başkentlik yapmış şehridir. Bu tür şehirler kendi kültür ve geleneklerini oluştururlar. Her ne kadar eski bir Anadolu geleneği olduğu söylense de unutulmuş, yapılmaz olmuş şehir şenliği olan düğün alayları ve onun gösterişli bir parçası olan nahil geçitleri uzunca bir dönem İstanbul yaşantısını zenginleştiren faaliyet olarak varlığını sürdürmüştür. Ne yazık ki uzun bir süredir bu tür şenliklerden mahrum kaldık. Gerek 1582 yılı gerekse 1720 yılı şenliklerini yansıtan minyatür albümlerinde muhteşem örneklerini gördüğümüz, bizim şehrimize has bu ve benzer gösterileri yaşatmak için eksiğimiz nedir? Evrensel boyutta düzenlenecek nahil şenlikleri dünya medyasında yer alan bir gösteriye dönüşebilir. Gerek ülkemizin gerekse içinde yaşadığımız bu şehrin geçmişinde, gelecek oluşturmak için kullanabileceğimiz çok sayıda özgün birikim bulunmaktadır. Biraz akıl, biraz merak ve yoğun araştırma bu şehri ve ülkemizi dünya üzerinde farklı bir yere taşımaya destek olacaktır. Yeter ki niyet edelim, benzer konular üzerinde emek harcayan insanlara değer verelim ve özveriyle çalışalım...
“Türk, öğün, çalış, güven”
Mustafa Kemal Atatürk