İktidar Üzerine...
İKTİDAR ÜZERİNE
Milliyet Gazetesi, 27 Kasım 2022, s. 6.
“İktidar, her zaman söylenmesi mümkün olan ‘hayır’ı,
‘evet’e dönüştürebilme becerisine sahip olmalıdır.”
1959, Seul doğumlu Byung-Chul Han metalürji mühendisliği eğitimi alır. Daha sonra 1980’li yıllarda Almanya’da felsefe ve teoloji eğitimi görür. 2005 yılında Stuttgart’ta, “Was ıst Macht / Güç Nedir?” adıyla küçük bir kitap yayımlar. 2020 yılında bu kitap “İktidar Nedir?” adıyla dilimize çevrilir.
İktidar nedir? Sözlüklerde “İktidar”, “Bir şeyi yapabilmeye gücü yetme durumu, muktedir olma, kuvvet, kudret, güç”, “Ülke yönetimini elinde bulundurma”, “Ülke yönetimini elinde bulunduranlar, hükümet” olarak açıklanıyor.
Byung-Chul Han; “İktidar ne kadar güçlüyse, o kadar sessiz ve derinden etki eder. Özellikle kendini belirtmek zorunda kaldığı zaman, zaten zayıflamıştır…” demekte (s. 9). Ülke yönetiminde söz sahibi olmayı bir yana bırakın, yaptığımız herhangi bir işte güçlü olduğumuzu söylemeye gerek var mı? Eğer yaptığımız iş konusunda yeteri kadar bilgimiz ve yönetme gücümüz yoksa veya zaman içinde zafiyete uğruyorsa, bu niteliklere sahip olduğumuzu söz ve davranışlarımızla belirtmeye çalışsak bile, ortaya çıkan olay ve sonuçlar yeteri kadar güçlü olmadığımız algısını yaratır. Böylesi durumlarda ister istemez bazı kişilerin destek ve iş birliğine muhtaç hale gelmemize yol açar. Çevremizde toplanan kişilerden bağımsız düşünceler oluşturamaz ve uygulayamayız. Aksi taktirde, bizi zor duruma sokacak olan bazı iş birlikleri sona erecektir. Çevremize bağımlılığımız arttıkça bu durum etrafımızdaki bazı kişilerce bir güç kaynağı olarak algılanabilir ve kullanılabilir. Yakın çevremiz içinde yer alan bazı kişiler zayıf gibi görünseler bile bazı olay ve edindikleri bilgileri kullanarak zayıflıklarını güce dönüştürebilirler.
“Gücün basit bir şekilde yukarıdan aşağıya doğru yayıldığı hiyerarşik iktidar modeli, müşterek karar almaya açık değildir. Bir iktidar sahibinin gücü ne kadar fazla olursa, daha aşağıda pozisyon alanların görüşlerine ve iş birliğine o kadar bağımlıdır. İktidar sahibi çok şeyi emredebilir ancak artan karmaşa nedeniyle gerçek iktidar, o ne emredeceğini söyleyen danışmanlarına geçer. İktidar sahibinin çok yönlü bağımlılıkları, astları açısından güç kaynağı haline dönüşür. Bu durum da iktidarın yayılmasına bir anlamda dağılmasına yol açar…” (s. 13)
Gerçekte gelişmiş toplumlarda iktidar karşılıklı danışma ve konuşma sonucu ortaya çıkan kararların uygulanmasıyla pekişir. İktidarın tek elde toplanması belki bir süreliğine başarı gibi görülse de uzun vadede aşırı yük altında kalacağı için bazı uygulamaların gecikmesine veya farklı uygulanmasına yol açabilir. Hemen her konu için sağlıklı karar üretimi zorlaşır ve alınan enformasyonlar yanıltıcı olabilir. Farklı bakış açılarıyla oluşturulan karmaşık bilgiler, zaman zaman duyumlara dönüşerek iktidar sahibini rahatsız edici boyutlara ulaşır. Bu durumda da neye evet neye hayır diyeceği konusunda yanılgıya düşebilir. “İktidar, her zaman söylenmesi mümkün olan ‘hayır’ı,’evet’e dönüştürebilme becerisine sahip olmalıdır. Hemen her konuda çoğunlukla ‘hayır’ diyen olumsuz iktidar anlayışının aksine, iktidarın varlığını sürdürmesi ‘evet’ olasılığını artırmaya dayanır…” (s. 15)
Zaman zaman iktidarının devamını sağlamak için yapılan “Fiziksel şiddet, bir iktidar uygulamasından çok, başarısızlığın ifadesidir…” (s. 18). Gerek toplumsal gerekse kişisel şiddet gerçekte başarısız olunan konulardaki sıkıntıları gidermek amacıyla yapılan bir karşı çıkıştır. Şiddet, haksız durumu kabullenmeyi zaaf kabul edip, bunu telafi için başvurulan bir yöntem olup hiçbir surette haklılığımızı ortaya koymaz. Şiddet çoğu kez çözüm için bir başka yol olabileceğini düşünmeyen, bu yönde araştırma yapıp, danışma olanağı olmayan kişilerin uyguladığı bir yöntemdir ve hiçbir zaman istenen sonucu elde ettiği görülmemiştir. Kişisel şiddetin kamu tarafından cezalandırıldığı gibi, toplumsal şiddet de uzun vadede farklı bir cezalandırmayla karşılaşır. İktidar değişikliğinin toplumsal bir cezalandırma yöntemi olduğunu da unutmamak gerekir.
“İktidar, insanın sadece hareket etme ya da bir şeyler yapma yeteneğinden değil, aksine diğer insanlarla güçlerini birleştirme ve onlarla uyumlu hareket etme yeteneğine dayanır… İktidara, aslında hiç kimse sahip değildir; birlikte hareket ettiklerinde insanlar arasında oluşur ve dağıldıkları an kaybolur.” (s. 83)
Özellikle büyük alanlarda, iktidar olmak veya iktidarını sürdürmek arzusundaki insanların gerçekte çok geniş bir alanı kontrol etmek ve düşünceleri doğrultusunda oluşturma isteklerinin, büyük oranda toplumsal talepleri “Hayır” yerine, “Evet”e dönüştürecek hareket alanını yaratmasıyla mümkün olacağını fark etmesi gerekir. Büyük alanlarda geniş bir hareket alanı yaratmak, yaratılan geniş alanların aynı zamanda kişisel hareket alanlarını kısıtlayıcı hale dönüşmemesini sağlamak geniş kadroların iş birliğini gerektirir. İktidarın hiyerarşik yapısı her yaptığını haklı görecek bir duruma dönüştüğünde, özellikle danışman kadrosu da değerlendirme açısından körelir. Hiyerarşik yapının beklentilerine cevap verecek sonuçlar elde etmek için çalışmaya başlar. Eğer bu mümkün olmazsa, istenen sonuç elde edilmiş gibi bilgi üretir. Gerçekle ilgisi olmayan veya gerçeği büyük oranda saptıran bu bilgi ise kısa ve uzun vadeli hatalara neden olabilir. Yanlış veya yönlendirilmiş bilgi üretmek bir süre sonra alışkanlık haline gelir. Sanki ortalık, bir sözün (her şey güllük gülistanlık) gerçeğe dönüşmesi gibi görülmeye başlanır.
“Kölelik, köle zincire vurulmuş olsa bile, sonuçta bir iktidar ilişkisidir. Köle, ölüm tehdidiyle karşı karşıya olsa bile, efendisine itaat etmeyi reddetmeye, ‘hayır’ deme seçeneğine sahiptir. Bu açıdan, zincire vurulmuş köle de özgürdür. Hâlâ ölüm ve itaat arasında seçim yapabilir. Köleliği bir iktidar ilişkisi yapan şey, sadece hareket etme ya da kaçma olasılığı değil, ‘evet’dir. Buna karşı hâkim kişi, köle kendisine her türlü itaati reddettiği anda iktidarını kaybeder. Bu esnada kölenin zincire vurulmuş ya da kaçma olasılığı olup olmaması önemli değildir. Asgari bir özgürlük, bu durumda ‘evet’ ya da ‘hayır’ deme seçeneği, bir iktidar ilişkisinin ön şartıdır.” (s. 99-100)
Byung-Chul Han, (Çev. Mustafa Özdemir), İktidar Nedir?, İstanbul, 2020.