Güneş Şehri Berlin...
GÜNEŞ ŞEHRİ BERLİN
Milliyet Gazetesi, 15 Temmuz 2023, s. 6.
Avrupa’nın geçtiğimiz kış yaşayacağı enerji sıkıntısı hakkında sohbet ettiğim Berlin’de yaşayan dostum Yunus Hacıoğulları bana bir mail yolladı; “Solarcity Berlin / Güneş Şehri Berlin.” “Bu da nereden çıktı, Berlin’in güneşle ne alakası var?” derken küçük çaplı bir araştırma yaptım ve Berlin Eyalet Senatosu’nun 17 Haziran 2021 günü kabul ettiği “Güneş Yasası” ile “2023 yılından itibaren şehirdeki binaların çatılarında güneş enerjisi kurulumunun yapılmasını zorunlu hale getirir” açıklaması ile karşılaştım. Berlin Senatosu tarafından yapılan bu açıklamaya göre 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren yasa ile net alanı 50 metrekarenin üzerindeki yeni binaların çatılarının güneşten elektrik üretimi için kullanımı zorunlu olacaktır. Mevcut binalarda ise esaslı onarım yapılabilmesi için güneş enerjisi kurulumu mecburi hâle getirilmiş.
Yürürlüğe giren yasa ile, yeni binaların brüt alanının %30’luk bölümünün, mevcut binaların net alanın %30’luk bölümünün güneş enerjisi kurulumu için tahsis edilmesi gerekmekte. Güneş enerjisi kurulumları iki daireli konut binalarında 3 kW, ikiden fazla daireli konut binalarında 6 kW, konut dışı binalarda ise 6 kW’ın üstünde olması gerekmeyecektir. Anıtlar Koruma Yasası ile korunan, kurulum yapılmasının teknik olarak imkânsız olduğu, kuzeye dönük veya cephelerinde güneş enerjisi kurulumlarının bulunduğu binalar bu zorunluluktan muaf tutulacaktır. Berlin yönetimi bu kurulumların gerçekleşmesi için güneş enerjisi yatırımlarına 15 bin 300 euroya kadar destek vermektedir.
Berlin yönetiminin amacı yapılan üç boyutlu modellemelere göre şehrin güneş enerjisi potansiyelinin %58’i konut olarak kullanılan binalarda, %33’lik bölümü ticari binalarda, %09’luk bölümü ise kamuya ait binalarda bulunmaktadır. Bu uygulama sonucu hâlen 100 MW düzeyinde olan kurulu gücün 4.400 MW’a ulaşması ve şehrin elektrik ihtiyacının %25’lik bölümünün güneş enerjisinden karşılanması düşünülmektedir.
Almanya nerede, Türkiye nerede?
Almanya, kuzey 47-55 enlemleri arasında, ülkemiz ise kuzey 36-42 enlemleri arasında yer almaktadır. Ülkemiz, ortalama günlük 7.49 saat, yıllık 2.737 saat güneş alırken, Almanya ortalama günlük 4.38 saat, yıllık 1.600 saat güneş almaktadır. Buna karşın Almanya’nın güneş enerjisinden yıllık elektrik üretimi 40.000 MW olup ülkemizdeki üretimden yaklaşık dört kat daha fazladır.
Google üzerinden erişebildiğim bilgiler oldukça karmaşık ve çelişki içindeler. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bir açıklamasına göre ülkemizin 2021 yılı elektrik tüketiminin 332,9 milyar kWh, üretiminin ise 334,7 milyar kWh olduğunu öğrendim. Bu açıklamaya göre elde edilen elektrik enerjisinin %30,9’u kömürden, %33,2’si doğalgaz ve petrolden elde edilmekte, %16,7’si hidroelektrik santrallerinden, %9,4’ü rüzgâr, %4,2’si güneş, %3,2’si jeotermal kaynaklar ve %2,4’ü ise diğer kaynaklardan sağlanıyor. Üretimin büyük bir bölümünün yapıldığı kaynaklar (%64,1) yenilenebilir olmayıp, bunların büyük bir bölümü de ithal edilmektedir.
Yeni enerji kaynakları
Son yapılan araştırmalara göre rüzgâr, güneş, jeotermal, dalga enerjisi, biyoenerji gibi yenilenebilir kaynaklar içinde en çok enerji, güneşten elde edilebiliyor. Yeteri kadar petrolü, doğalgazı ve kaliteli kömürü olmayan ülkemiz bu ürünlerin ithalatı için milyarlarca dolar ödeme yapmak mecburiyetinde. Aydınlatma, ısınma, hatta kısa süre sonra büyük oranda artacak olan elektrikli arabalar gibi ulaşım hizmetleri için elektrik tüketimimiz giderek artmakta. Buna karşın Türkiye’de Güneş Enerjisi Santralleri kurmak isteğe bağlı. “Güneş Şehri Berlin” sloganı ile güneş santralleri kurmayı zorunlu kılan Berlin’in yıllık güneş enerjisi üretim potansiyeli 1.000 kWh, Türkiye’nin en az güneş alan Karadeniz Bölgesi’nin yıllık güneş enerjisi potansiyeli ise 1.400 kWh. Bu potansiyel Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2.400 kWh’e saate kadar yükseliyor.
Ülkemizin de artık bir an önce bu konuda radikal tedbirler alması şart olmuştur. Fosil kaynaklı hammaddelerin giderek azaldığı, bu azalmaya bağlı olarak fiyatlarının arttığı, geçen yıl ortaya çıkan Ukrayna-Rusya Savaşı gibi istenmeyen olaylarda hammaddenin stratejik bir malzeme olarak kullanıldığı durumlarda, ülkemizin enerji üretiminin dışa bağımlılık oranını azaltmamız, hatta tümüyle ortadan kaldırmamız gerekmekte.
Son yıllarda gündeme gelen ve muhtemelen birinci ünitesi bu yıl içinde üretime başlayacak olan Akkuyu Nükleer Santralı bu konuda belirli oranda yardımcı olacaksa da uzunca bir süre teknolojik açıdan yabancı bir ülkenin desteğine ihtiyaç duyulacaktır.
Bu nedenle hidroelektrik üretiminin yanı sıra büyük oranda rüzgâr ve güneş enerjisi üretimine ihtiyacımız bulunmakta. Rüzgâr enerjisi elde etmek için yerleşim bölgeleri dışında kalan büyük alanlara ihtiyacın yanı sıra rüzgâr türbinlerine ulaşmak için yol ve maliyetleri yüksek olan türbinlere ihtiyaç vardır. Halbuki güneş enerjisi daha küçük üniteler ve daha az yatırım ile üretim yapılabilir hâle getirilebilir.
Soba gibi ısınan şehirler
Özellikle yaz aylarında gündüzleri birer soba gibi ısıtarak, şehirlerimizi yaşanmaz hâle getiren bitişik nizam yapılanmalarda tüm çatıları güneş panelleri ile donatıp, az maliyetle elektrik enerjisi elde etmek, şehirlerimizde giderek artan ısıyı az miktarda da olsa azaltmak mümkün olabilir. Bu arada küçük boyutlu güneş enerjisi kurulumlarının tümüyle ülkemizde üretimi konusunda da teşvik edici tedbirler almak, bu konudaki ARGE çalışmalarını desteklemek gerekecektir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile iş birliği yaparak bu konuda öncülük edebilir. Özellikle konutlarda küçük ölçeklerde yapılacak güneş enerjisi kurulumları, hammadde açısından dışa bağımlılık nedeniyle giderek artan elektrik fiyatlarının daha makul seviyelerde kalmasını sağlayacağı gibi, aylık elektrik sarfiyatı az olan çoğu konutun elektrik ücreti ödemekten kurtulmasını da sağlayacaktır.
Hemen her vesileyle söylemeye çalıştığım gibi, önemli olan bu konularda öncülük yapacak öncü ve yetkili insan sayımızın artması gerekiyor. Ülke yönetimine talip insanların, halkının refahı, konforu ve mutluluğu için günlük kısır çekişmelerden kurtulup yeni açılımlara destek vermesi, yeni gündemler belirlemek için çalışması gerektiğini unutmamız gerekiyor...
“İnsanın tümüyle günlük olaylar içinde kalması, geleceğini tüketmesine sebep olur.”