Mimarlık Atölyesi

Mimarlık Atölyesi

KAYDIRIN

< Geri dönün

MİMARLIK ATÖLYESİ | Ed. Belma Barış Kurtel-Münevver Âzra Genim, İstanbul, 2011

Çengelköy çok eski dönemlerden beri iskân edilen bir bölgedir. Roma döneminde Sophianai Limanı olduğu kabul edilmektedir. İmparator II. Iustinos (565-578) tarafından karısı Sophia için bu bölgede yaptırılmasını emrettiği bir saraydan dolayı bu adı aldığı söylenir. Bir rivayete göre Çengelköy adı Fatih’in burada bulduğu büyük bir gemi demirinden gelmiştir. Evliya Çelebi ise Çengelköy adının burada bulunan çengellerden geldiğini söylemişse de, günümüze kadar bu bilgi doğrulanamamıştır. Geçmişte Rumlar’ın çoğunlukta olduğu yerleşim yerinde genellikle bağcılık ve bostancılık geçim kaynakları olmuştur. Çengelköy’de 1658 yılında inşa edilen Kerîme Hatun Camii, bilinmeyen bir tarihte inşa edilen, Sultan I. Mahmud döneminde minber vazedilen tuğla minareli Hacı Ömer Efendi Camii ve Kaptan-ı Derya Abdullah Paşa tarafından 1835 yılında yaptırılan İskele Camii olmak üzere üç cami ve Ayia Pandeimon adıyla anılan bir Rum-Ortodoks Kilisesi vardır.

Çengelköy’ün merkezinde küçük bir meydan oluşturan Üzümözü Sokağı’ndan cephe alan Yenilem Proje Danışmanlık Ticaret A.Ş., 54 m2’lik bir arsada bulunan yapının restorasyonu ile 2006 yılında yeni binasına taşındı. Çengelköy Mahallesi, 834 ada, 4 parselde bulunan yapıya daha sonra 3 parseldeki ufak yapı eklenerek büyütüldü. 2008 yılında 8 parseldeki yapının üst katı da büroya dahil edildi. Dört katlı binanın üst iki katı mimari atölye ve kitaplık olarak kullanılmaktadır. Zemin katında giriş, sekreterya, küçük bir mutfak, tuvalet ve kazan dairesi bulunmaktadır. Bodrum katında ise toplantı salonu ve arşiv yer almaktadır. Söz konusu yapı, geçen yüzyılda Çengelköy’ün merkezinde kısmen kâgir, kısmen ahşap olarak yapılmıştı. Zaman içinde önemli müdahaleler geçirmiş olup kat kat kiraya verilen bir eve dönüşmüştü. Orijinal mimarisini kaybeden yapı sökülerek ve çevre yapılar örnek alınarak yeniden kurgulandı. Çağdaş bir yapım malzemesi olan betonarme ile yeniden yapılarak günümüz konforuna uygun olarak restore edildi.

Şiir bir umutsuzluktur.
Elbette bir umutsuzluktur.
Niçin mi?
Umutsuz olmayan adamlar şiir yazamaz.
Umutsuz olmayan adamlar resim yapamaz, mimar olamaz.
Yaratıcı olamaz.
Bu dediğim elbet yaşadığımız bu dünya için bir söz.
Çünkü kâğıt bir umutsuzluktur.
Boş bir kâğıt...
Tuğlalar, briketler, çimentolar, hepsi umutsuzluktur.
Demirler bile umutsuzluktur.
Onların içinden bir umudu bulmaktır şiir.
Onu bulmak için yazıyorum ben de...

Can Yücel’in bu dizeleri sanırım bir mimarın umutsuzluğunu en güzel yansıtan sözlerdir. Kendimi bildim bileli yapılar ilgimi çekmiştir. Çocukluğumda mimari kitapları anlamasam da okur, çizimleri inceler, fotoğraflara hayranlıkla bakardım. Gençlik hayalleri ve eğitim sistemimizdeki yanlışlıklar sonucu bir yılımı Mekteb-i Mülkiye’de geçirdim. Adımı mimar dedem Kenan Mermer vermişti; mimar olmam dileğiyle... Ankara’da geçen bir yıl sonrasında mimarlık okumaya karar verdim.

1969 yılında mezun oldum. İlk on yılım okumak, araştırmak, içinde yaşadığım bu güzel şehrin farkına varmakla geçti. Bu arada çeşitli bürolarda çalıştım. Lemi Şevket Merey’in, Hüsrev Tayla’nın, İlban Öz’ün, Yılmaz Sanlı’nın, Ertur Yener’in, Alparslan Figen’in, Tamay Sütmen’in üzerimde büyük emekleri var. Ama yolumu çizenler birlikte çalışma imkânına sahip olduğum Behçet Ünsal, Sedad Hakkı Eldem, Orhan Şaik Gökyay, Hayrullah Örs, Oktay Aslanapa, Orhan Alsaç, Nurhan Atasoy ve isimlerini bu satırlara sığdıramayacağım diğer hocalarım oldu. Onlardan çok şey öğrendim; çizmenin, görmenin, okumanın ve yazmanın önemini kavradım. Onlar sayesinde mimarlığın proje çizmek değil, yapı yapmak olduğunun farkına vardığımı düşünüyorum. Hayatta olan hocalarıma uzun ömür, hayatta olmayan hocalarıma ise rahmet diliyorum.

Zaman zaman bir mimarın yaşadığı süre içinde aldığı övgülerin geçerliliği nedir diye düşünürüm. Acaba bizler yüz yıl sonra yaptıklarımız ve yazdıklarımızla anılacak mıyız? Yapılarımız zamana dayanıp, gelecek kuşaklara mutlu ve şenlikli bir hayat sunacaklar mı? İşte bu gerçekleşirse ancak o zaman mimar unvanını hak ederiz diye düşünüyorum. 1980 yılında kurduğumuz Yenilem Proje Danışmanlık Ticaret A.Ş., bir süre kiralık dairelerde faaliyet gösterdikten sonra, 1983 yılında Balmumcu’da kendi yerine sahip oldu. 2006 yılında ise bugünkü atölyemize taşındık. Artık Çengelköylüyüz; doğduğum ve büyüdüğüm güzel Kuzguncuk olmadı ama, yine de ona çok yakın olmakla avunuyoruz.

Mimarların hayatları zordur, hele onlarla birlikte yaşayanlarınki çok daha zor. Durmak, dinlenmek bilmeksizin çalışırlar; akılları hep yapıları ile meşguldür. Henüz öğrencilik yıllarımda Hocam Maruf Önal’ın kızı, sınıf arkadaşım Dilara Önal, “Biz babama bir şeyi üç kere söylemeden cevap alamayız” derdi; hiç unutmam. Uzun zamandır ben de öyleyim.. Sevgili eşim Renan, kızlarım Esrâ ve Azrâ onlara zaman ayıramadığımdan şikayetçiler. Zaman zaman “Baba bir kere de bizi dinle” diyerek yakınmalarını daima hatırlayacağım. Onlara dopdolu yaşanmış bir hayat borçluyum; minnet hislerimi nasıl ifade ederim bilemiyorum.

Bunca yıllık çalışma hayatım içinde, birlikte çalıştığım çok değerli meslektaşlarımın yaptığımız projelere unutulmaz katkıları oldu. Ama her şeyden öte büro komşumuz, sevgili öğrencim Belma Barış Kurtel’in hakkını nasıl öderim bilmiyorum. Beni sürekli etüt etmeye, yaptığımız yapılar üzerinde daha fazla çalışmaya zorladı. Hemen her projenin statik, tesisat, elektrik ve benzeri projelerle mutabakatını bitmez tükenmez bir enerji ile sağladı. Yazılarımı okudu, düzeltti, arşivimizi düzenli tuttu, aradığımı bulmamı sağladı. Bugüne kadar yaptığımız tüm yapıların statik projelerini sevgili dostum Attila Çaydamlı hazırladı; bazı projeleri onlarca kere yeniden etüd etti, defalarca düzeltme isteklerimizi büyük bir hoşgörü ile karşıladı. Yaptıklarımızın tümünde büyük emeği vardır.Biz, Çengelköy’deki büromuzda çalışmaktan ve üretmekten mutluyuz. Yolunuz Çengelköy’e düşerse bize uğrayın; sizi ağırlamaktan mutluluk duyacağız...

Yenilem Proje Danışmanlık Ticaret A.Ş. © 2024. Her Hakkı Saklıdır. Site: İkipixel

TAKİP EDİN