Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

DÖRT ANLAŞMA II

 

Don Miguel Ruiz’in “Dört Anlaşma: Toltek Bilgelik Kitabı”ndaki “Kullandığın sözcükleri özenle seç” başlıklı birinci anlaşmadan sizlere 4 Mayıs 2005 tarihli yazımda bahsetmiştim. Bu yazımda da ikinci anlaşma “Hiçbir şeyi kişisel algılama”dan bahsetmek istiyorum.

 

Hiçbir şeyi kişisel algılama

Don Miguel Ruiz’e göre insanın kendisiyle yapacağı ikinci anlaşma “Hiçbir şeyi kişisel algılama”dır. Günlük hayat içinde olup biten hiçbir şeyi kişisel algılamamamız gerekir. Kendimizi önemli bir insan olarak kabul etmek ve her şeyin bizim çevremizde oluştuğunu düşünmek en üst düzeydeki bencilliktir. Ne yazık ki gerek çocukluk gerekse eğitim sürecimiz içinde her şeyi kişisel olarak algılamayı öğreniriz. Hayatın merkezinde olduğumuzu düşünürüz. Ben, ben, ben, daima ben...

 

Hey, sen aptalsın!

“Yolda yürürken tanımadığınız biri size ‘Hey, sen aptalsın’ derse, bu bizimle değil, aptal sözünü söyleyen kişi ile ilgilidir. Eğer bu sözü kişisel olarak algılarsanız aptal olduğunuza bile inanabilirsiniz. O kişi aptal olduğumu nasıl biliyor? İçimi mi görüyor, yoksa herkes benim aptal olduğumu görebiliyor mu?”

 

Bu olay bir kişisel algılama sorunudur. Siz kendinizi dünyanın merkezi olarak kabul ettiğiniz için, söylenen bu sözü kendinize söylenmiş kabul edip, söylenen sözün tutsağı olursunuz. Acaba gerçekten her şeyin merkezinde siz mi varsınız? Her söylenen söz sizin için mi? Hiç düşündünüz mü, karşımızdaki kişi kendi duygu, düşünce ve inançlarını ifade ediyor olabilir mi? Bu kişi sizin hayatınıza müdahale ederek size bir nevi zehir göndermektedir. Eğer söylenen sözü kişisel olarak kabul ederseniz zehir sizi etkilemeye başlar. Bu tür duygular insanın en yakın arkadaşlarının sözleri ile genişleyebilir. Sizin kolayca sunulan her zehiri kabul ettiğinizi gören insanlar bu durumu istismar etmeye başlar ve zaman içinde sizde büyük psikolojik durumların ortaya çıkmasına neden olabilirler.

 

Ben ne olduğumu biliyorum!

Çoğu kişinin benimle ilgili düşündüklerinin, benim için bir önemi yoktur. Bu tür düşünceleri kişisel olarak algılamam, “Seni iyi gördüm” dediklerinde de ben ne olduğumu biliyorumdur, “Seni kötü gördüm” dediklerinde de üzerinde durmam. Bunun beni üzmek için kasten yapıldığını ya da benim hoşuma gitmesi için yapıldığını dahi düşünmem. Her ikisine de güler geçerim. Üstelik şimdilerde “Kendine iyi bak!” sözü moda oldu. İlk başlarda bu sözü kişisel olarak algıladım ve rahatsız oldum. Bu söz bende; “Kendine iyi bak, bana muhtaç olma, işim var. Bir de seninle uğraşamam!” gibi bir arka planı olduğu endişesi yaratıyor. Özellikle gençler arasında yaygınlaşan bu söz nedeniyle birkaç kişiyi de istemeden tersledim. Sonra farkına vardım ki, bu bir ağız alışkanlığı, bu sözü söyleyen iyi niyetle söylüyor, ama sözün derinliğinin farkında değil. Özellikle Amerika’da eğitim alanlar, “Take care! veya Take care of yourself!”in karşılığı olarak “Kendine iyi bak, güle güle” anlamında kullanıyor. Halbuki bizim dilimizde bunun karşılığı olarak “Hoşça kal” deyimi bulunuyor. “Hoşça kal” içeriğine vakıf olanlar için ne güzel bir terimdir. “Hoşça kal”ın anlamı “Veda etmek” olarak ifade edilir. Birbirinden ayrılan iki kişi, bu kelimeyi karşılıklı güzel temenniler için söyler ve iki taraf ta bu güzel temenniden mutlu olur. “Kendine iyi bak” ise tek taraflı bir temennidir. Kabul edip etmemek size kalmıştır. Halbuki bir insanın dile getirdiği sözler her iki taraf içinde iyi dilekler ihtiva etmelidir.

 

“Çünkü ben ne olduğumu biliyorum. Kabul görmek, onaylanmak gibi bir ihtiyacım yok. Birisinin bana kim ve ne olduğumu söylemesine ihtiyaç duymuyorum.” Bence bu çok sert bir açıklama evet her söylenen sözü kişisel algılamamak, onay beklememek gerekir ama, birilerinin hoşça kelimelerle veda etmesi bizi mutlu eder. Sanırım, birlikte yaşadığımız sürece hemen her şeyi reddetmenin de yok farz etmenin de bir anlamı yok.

 

Kızgınlık ve kıskançlık

Söylenen sözleri kişisel olarak algılamanın getirdiği bir diğer duygu ise kızgınlıktır. Eğer söylenen sözleri kişisel olarak algılarsak ister istemez bazı söylenenleri kızgınlıkla karşılarız. Kızarız çünkü duyduklarımızdan korkarız. Korkacağımız bir şey yoksa bir başkasına kızmamız da mümkün değildir. Korkumuz yoksa söylenen şeylere güler geçeriz. Açığa çıkmasından korktuğumuz bir şey yoksa kıskanç ya da üzgün olmamız da olanaksızdır. O hâlde tüm hayatımız boyunca korkusuz yaşamaya özen gösterelim, sevgiyle yaşadığımız sürece bu tür olumsuz duygular yaşamımızda kendine yer bulamayacaktır.

 

Yalan

Zaman zaman bize yalan söyleyen insanlarla karşılaşırız. Toplum içinde beğenimiz arttıkça, bazı konularda kendimize de yalan söylediğimizi fark etmeye başlarız. Tıpkı buna benzer şekilde bazı durumlarda karşımızdaki kişinin yalan söylediğini anladığımızda çok sinirlenmemek gerekir, çünkü o kişi kendine de yalan söylemekte ve kendine söylediği yalana inandığı için ne söylediğinin farkında da değildir. Benim de çok sık tekrar ettiğim; “Birisinin söylediği ile yaptığı şey arasında fark varsa ve siz davranışa değil, söylenene kulak vermeyi seçerseniz, kendinize yalan söylemiş olursunuz” sözü vardır. Anlaşılan bizim toplumumuzda yüz yıllardır söylenen bir söz kendine Toltek felsefesinde de yer bulmuş.

 

“Hiçbir şeyi kişisel algılamamayı bir alışkanlık hâline getirdiğimizde yaşamımızda birçok acıdan da kurtulmamız mümkün olacaktır. Kızgınlığımız, kıskançlığımız, fesat duygularımız yok olur. Kişisel algılamadığımız sürece her tür üzüntüden de kurtulmuş oluruz… Bize gönderilen duygusal zehirleri solumayız. Bizim tarafımızdan kabul görmeyen duygusal zehir gönderen üzerinde çok büyük etki yaratır.”

 

Kişisel algılamamayı alışkanlık hâline getirdiğimizde sorumlu tercihler yapabilmek için sadece kendimize güvenmeyi de öğreniriz. Bu durumlarda başkalarının davranışlarından değil, sadece kendi davranışlarımızdan sorumlu oluruz.

 

Sevginin başarısı

Elbette alışkanlık hâline getirdiğimiz bu duygunun gelişimine fayda sağladığı bir diğer duygu ise “Sevgi”dir. Eğer bunu başarabilirsek alay edilme veya reddedilme duygusu taşımadan bir başkasına “Seni seviyorum” diyebiliriz. Hepimizin bildiği gibi sevgi hemen her şeyin üstünü örter ve bizim hayata güler yüzle bakmamızı sağlar, özgüvenimizi artırır.

 

“Sonsuzluğun ötesi içimizdedir.”

 

“Toltek Bilgelik Kitabı”nın üçüncü ve dördüncü anlaşmasını da sizlerle paylaşmak
dileğiyle.

 

Don Miguel Ruiz, Dört Anlaşma: Toltek Bilgelik Kitabı, Çev. Nil Gün, İstanbul, 2021.