Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

CAHİL FİLOZOF

 

“Kaçan bir eşeği el yordamıyla arayan üç kör adam, gerçeğin peşinde koşan tüm filozofların amblemidir. Kendimi en körlerden biri olarak kabul ediyorum ve her zaman eşeğimin peşinden koştum.”

Voltaire

 

Voltaire (1694-1778) yaşamının sonlarına doğru düşüncelerinin özü niteliğinde; “Le Philosophe Ignorant / Cahil Filozof” isimli kitabını yazar. 1765-1766 kışında kaleme aldığı bu kitabının ilk baskısı yazar adı belirtilmeksizin yayınlanır. 1766-1767 yılları içinde peş peşe altı kez yeniden basılır.

 

“Cahil Filozof”, elli altı kısa bölümden oluşan gerçek bir filozofun hayat, kader, sonsuzluk ve ötesi gibi büyük sorular hakkındaki cehaletini ortaya koyan küçük bir kitaptır. Kitabın ilk sorusunun başlığı, “İlk şüphe”dir. “Sen kimsin? Nereden geliyorsun? Ne yapıyorsun?” Voltaire bu soruları yalnız kendine sormaz, örneğin bitkilere sorduğu bu sorulara cevap alamadığından, kendi cehaletiyle baş başa kaldığından söz eder. Aynı soruyu belli ölçüde düşünce ve hafızaya sahip farklı hayvanlara yönelttiğini, onların da ne olduklarını, niçin var olduklarını ve ne olacaklarını bilmediklerini anlatır. Buna karşın Abbé Pluche olarak tanınan Noël-Antoine Pluche’un dokuz cilt halinde yayınladığı “Le spectacle de la natüre” adlı eserinde insanı tabiatın merkezine koyan doğa bilgisiyle bir nevi alay ederek, Abbé Pluche’un her şeyin kendisi için yaratıldığını söyleyerek böbürlendiğini dile getirir.

 

“Ben” duygusu

Gerçekte çoğumuzun yaşamının temeli zannettiği “Ben” duygusunun bu kadar büyük olması tehlikeli değil mi? Son zamanlarda sık sık üzerinde yaşadığımız gezegenin geleceğe ait kaynaklarını tükettiğimizden, artık insan varlığının devamı için çok daha dikkatli olmamız gerektiğinden söz ediliyor. Bu gezegen üzerinde insan dışında, varlığını sürdürmeye çalışan ve hâlâ sayısı hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olamadığımız, bitki, böcek ve hayvan türü bulunuyor. Onların tümünden tek farkımız Voltaire’in söylediği gibi, soru sormamız ve sorduğumuz sorulara cevap aramamız.

 

Güçsüzlüğümüz

Kitabın ikinci sorusunun başlığı, “Güçsüzlüğümüz”dür. “Ben güçsüz bir hayvanım; doğarken ne güce ne bilgiye ne de içgüdüye sahibim; bütün dört ayaklıların aksine annemin memesine kadar sürünmekten bile âcizim.” Doğuşu takip eden ilk aylar, hatta birkaç yıl boyunca insan hayatını sürdürebilmek için bir başkasının yardımına ve bakımına muhtaçtır eğer böylesi bir imkâna sahip değilse, kısa süre içinde hayata veda eder. Bitkilerin büyümesi için herhangi bir kişinin bakımına ihtiyacı yoktur. Benzer şekilde çoğu tür hayvan doğduğu andan itibaren hayata tutunur, öyle ki balık, kaplumbağa gibi bazı türler ebeveynlerini görmezler bile. Peki nasıl olur da hayata bu kadar güçsüz ve yardıma muhtaç olarak başlayan bir canlı kendini her şeyin mutlak sahibi olarak görür? Voltaire’in bu konuda kesin bir kanaati var; “Beşikteyken ne kadar cahilsek, yaşarken de o kadar cahiliz.”

 

Kitabın üçüncü sorusunun başlığı “Nasıl düşünebiliyorum?”dur. İnsanlık tarihi boyunca çok az sayıda insan nasıl düşündüğünü merak edip, bunu araştırmaya kalkışmıştır. Son yıllara kadar hiç kimsenin “Nasıl yürüyorum, yediklerimi nasıl sindiriyorum?” diye düşündüğünü sanmıyorum. Düşünmenin insana has bir özellik olduğunun farkına vardığından beri, “Nasıl düşünebiliyorum?” sorusu bazı kişilerin yaşam boyu merak ettiği ve sonuca varamadığı bir konudur. “Doğanın her canlıya kendisine yetecek kadarını verdiğini düşündüm ve ulaşamayacağım şeylerin bizi ilgilendirmediğine inandım. Fakat bu ümitsizliğe rağmen öğrenme arzumdan vazgeçemedim ve şaşkın merakım daima tatminsiz kaldı.”

 

Ölmeden ölmek!

Yaşama ait sorular soran herkesin üzerinden yüz yıllar geçse de benzer sonuçlara vardığını düşünüyorum. Ulaşamayacağımız sonuçlar için zaman kaybetmek yerine, bilgi birikimimizle sonuçlandırabileceğimiz düşüncelerle ilgilenmenin daha iyi netice vereceğine inanırım. Yaşam devam ettiği sürece “Artık yeter!” deyip, insanın kendini öğrenmeye ve araştırmaya kapatmasının, merak duygusunun körelmesinin “Ölmeden ölmek” olduğunu anlamamız gerekiyor.

 

Merak duygusu

Merak, araştırma, bilgi sahibi olma gibi dürtüler hemen her insanın doğuştan sahip olduğu birer yetenektir. Ama bütün bu duyguları geliştirmek bizim elimizdedir. Bunun için ilk yapılacak şey çalışmak olmalıdır. Küçük bir çocuğun ne kadar meraklı olursa olsun böylesi bir çabaya kendi başına girmesi, öğrenme açlığını giderecek yol ve yöntem belirlemesi ne derece mümkündür? Çocukluğumuzda bu görev ailemize düşer. Son dönemlerde yapılan araştırmalar bir çocuğun yedi yaşına kadar her tür eğitime açık olduğunu, bu yaşa gelinceye kadar aldığı eğitimin köklü ve kolay kolay değişmez olduğunu göstermektedir. Bu yaşlarda alınan eğitim bilinçaltına yerleşmekte ve kalıcı olmaktadır. Daha sonraki yaşlarda alınan eğitim ise bilinçli bir eğitimdir. Dalgın olduğumuz bir anda, bilinçli dönemde aldığımız eğitim sonucu edindiğimiz davranışlar dışında bazı istenmeyen hareketler yapabiliriz. Çünkü bunlar bilinçaltına işlenmemiş, doğal bir davranış haline gelmemiştir.

 

Bilinçaltı eğitimi

Voltaire bu olaya şöyle örnek verir; “Bizler doğarken içimizde daha ileride gelişecek hemen her şeyin tohumunu da taşıyoruz. Nasıl ki Raffaello ve Michelangelo fırçalarıyla ve renkleriyle doğmadılarsa, bizler de fikirlerimizle doğmadık.” Fikirleri bir yana bırakın, insan doğduğu sırada o kadar acizdir ki, daha öncede belirtmeye çalıştığım gibi tek başına varlığını bile sürdüremez ama içgüdüsel olarak varlığını sürdürmek mecburiyetinde olduğunun farkında olup gerek ağlaması gerekse davranışlarıyla ihtiyaç veya şikâyetlerini anlatmaya çalışır.

 

“Cahil Filozof” bize zaman zaman üzerinde düşündüğümüz, bazen sonuçlandırabildiğimiz, bazen ise sonuçsuz kalan ve düşünmekten vazgeçtiğimiz veya vazgeçemeyip hayat boyu cevaplandırmaya çalıştığımız pek çok konu hakkında bilgi aktarıyor. Yüz yıllar öncesinden günümüze seslenen bir düşünce insanı gerçekten cevaplanması zor pek çok konuyu irdeleyip, kendi vardığı sonuçları bize iletmeye çalışıyor. Merak duyanların bir fırsatını bulup zaman zaman bu kitabı okumasını tavsiye ederim.

 

Voltaire, Cahil Filozof, Çev. Berna Günen, İstanbul, 2020.