Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

ŞÖHRET

 

“Şöhret sevdası içinde olanı değerli insan sayma, o avamdandır.”

Ferîdüddin Attâr

 

Dücane Cündioğlu yıllar önce yaptığı bir konuşmasında insan için önemli olan üç değerden bahsetti; şöhret, itibar ve haysiyet. Şöhret için halkın sana verdiği değer; itibar için işin ehlinin sana verdiği değer; haysiyet için de insanın kendine verdiği değer olduğunu ifade etti. O söyleşiyi dinlediğim günden beri düşünürüm acaba kaç kişi bu ince ayırımın farkındadır? Halkın kişiye verdiği değer verildiği gibi geri alınabilir, aynı şekilde itibar da geri alınabilecek bir değerdir. Ancak, eğer bir insan yaptığı işe saygılı ve söyledikleri doğru ise kolay kolay haysiyetini kaybetmez. Çünkü haysiyet bir başkasının size verdiği değer değil, sizin oluşturduğunuz bir değerdir ve kendinize olan saygınız sürdüğü sürece de devam eder.

 

Şöhret

Sözlüklerde şöhret; “Her yerde herkesçe tanınma, meşhurluk, ün, san, nam” olarak belirtiliyor. Şöhret kazanmak ise “Meşhur olmak, ün kazanmak, şöhrete ulaşmak” olarak açıklanmış. Bir insan her türlü yoldan şöhrete ulaşabilir. Geçmişte bazı kişilerin şöhret sahibi, meşhur olmak için akla gelmedik işler yaptıklarına, hatta zaman zaman bazı suikast olaylarına karıştığını bilmekteyiz. Doğru yoldan şöhrete kavuşmanın yanı sıra, insanlık açısından kabul edilemeyecek yollardan da şöhrete kavuşmak mümkündür.

 

Bazı insanlar şöhret düşkünüdür, olur olmaz işlerle gündemde kalmayı ve şöhretlerini sürdürmeyi isterler. Başarılı işlerde yeterli olamayınca, ahlak dışı yollara başvurarak şöhretlerini sürdürmek isterler. Bir süre bu yollarla şöhretlerini korusalar da uzun vadede bu yol çıkmaz sokak gibidir ve başkaları tarafından verilen şöhret, başladığı gibi son bulur. Şöhrete alışmış insanlar bu durumda “Sudan çıkmış balığa” döner ve kabul edilmesi zor çırpınışlarla şöhretlerini devam ettirmeye çalışırlar. Ama artık devran değişmiş ve verilen şöhret geri alınmıştır.

 

İtibar

İtibar şöhrete nazaran daha ılımlı bir tanınırlık yoludur. Şöhretin yaygınlığına karşın, itibar bazı çevrelerde karşılığı bulunan bir davranıştır. Sözlüklerde; “Saygı görme, değer verilme, hatırı sayılır olma” olarak açıklanıyor. Ancak başka bir yerde; “Bir şeyin gerçek olmayan, öyle farz edilen değeri” olarak da belirtilmiş. İşte bütün sıkıntı bu açıklamadan kaynaklanıyor. Zaman zaman yapılan iltifatlar gerçekten sizin kişiliğinize mi, yoksa bulunduğunuz makama mı? Şöhret üzerine önemli düşünürler de yazılar yazmış. Örneğin Francis Bacon, “Ün kazanmak, insanın erdemleriyle değerinin, dosdoğru ortaya çıkmasıdır. Ama bazı kişiler gördükleri her işte ün kazanmayı amaç tutarlar. Böyleleri kendilerinden çok söz ettirirler, ama bunlara içten saygı duyan olmaz” diyor. Önemli olan ün kazanmak mı yoksa saygı duyulan bir kişi mi olmak? Günümüzde çoğu kişi ne olursa olsun ün kazanmak, şöhret sahibi olmak peşinde. Tanınır bir kişi olmak, ün kazanmak için hemen her yolu geçerli sayıyor. Andy Warhol, 1960’lı yıllarda, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” demiş. Sosyal medyanın olmadığı bir dünyada kehanet gibi gelen bir söz. Günümüzde artık herkes bırakın on beş dakikayı, beş on saniye içinde ünlü olup, sonrasında unutuluyor. Bu kısa süre içinde mutlu olan çoğu insan geriye kalan hayatı boyunca hep o mutlu olduğu günleri arıyor. Kısa süreli şöhret başını döndürmüş olmalı ki, bunun birileri tarafından kendine verilen bir unvan olduğunun, verildiği gibi alınacağının farkında bile değil! Kısa süreli şöhreti kendine verilmiş bir hak kabul edip, ömür boyu sürmesini bekliyor.

 

Gerek toplumda gerekse özel hayatımızda verilen itibar daha uzun süreli olabiliyor. Ancak tıpkı şöhret gibi itibarın da bize mi, bulunduğumuz makama mı verildiği konusunda dikkatli olmak gerekiyor. 2 Ekim 2022 günkü yazım “Haris” konusunda idi, o yazımda da belirttiğim gibi bazı haris kişiler bulundukları makam dolayısıyla gördükleri itibarı, kendi kişilikleri ile özdeşleştirip sonrasında büyük hayal kırıklığı yaşıyorlar. Bu konuda dilimizde bir de açıklama var; “Şeyh uçmaz, mürit uçurur.” Bacon da Cicero’dan bir alıntı yaparak; “Ün bütünüyle kendi adamlarından yayılır” demiş. Bir başka yazısında ise, “Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere, bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu?” diye sorar.

 

Haysiyet

Şöhret ve itibarı bir yana bırakıp esas üzerinde durmak istediğimiz sözcüğe gelelim. Haysiyet için, “Kişinin kendine verdiği değer” demiştik. Kişi kendini nasıl değerli kılar? Montaigne bu konuda çok detaylı bir açıklama yapıyor; “Ruhumuz yapacağını gösteriş için yapmamalı, her şey içimizde, hiçbir gözün görmediği en gizli yerimizde olup bitmelidir. Orada ruhumuz bizi ölüm korkusundan, acılardan, yüz karasından bile korur, çocuklarımızı, dostlarımızı, servetimizi kaybetmeye dayanacak ve gereğinde savaşın tehlikelerine atılacak bir hale getirir.”

 

Elbette her insanın bu önerileri benimsemesi ve yaptığı veya yapacağı işlerin şöhret ve itibar için değil, yapılması gerektiği için yapılacağını düşünmesi, böylesi bir aile terbiyesi ile yetişmesi gerekir. Günümüzde eğitimin okulda verileceği konusunda büyük bir yanılgı içerisindeyiz. En köklü ve kalıcı eğitim aile içinde verilir. Çoğu kez belirttiğim gibi bu eğitim yalnız sözlerle yapılırsa etkili ve kalıcı olmaz. Aile büyüklerinin gerek kişisel gerekse çevredeki insanlar hakkında dile getirdiği düşünceler ve etraflarına karşı davranışları çocuk eğitiminde çok daha kalıcı izler bırakır. Genel olarak çocukların yedi yaşında kişiliklerinin oluştuğu ve hayat boyu kolay kolay değiştirilemediği bilinmektedir. Haysiyet daha çocuk yaşta çoğunlukla da farkında olmadan oluşturduğumuz bir değerdir, elbette bu değerin oluşmasında büyüklerimizin katkısı vardır ama hiç unutmamamız gerekir ki haysiyetimizi hayat boyu korumak bizim elimizdedir.

 

“Şöhret ve itibarın zaman içinde kaybolması insanı üzer ama haysiyetin yok olması bir anlamda yaşamımızın tükenmesidir.”