Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

HUMBOLDT FORUM

 

Berlin’in merkezinde yer alan ve günümüzde “Humboldt Forum” olarak isimlendirilen yapının orijinal ismi “Berliner Stadtschloos / Berlin Şehir Sarayı”dır. Bazı kaynaklara göre bu saray 1443 yılında inşa edilmiştir. Daha sonra bu sarayın yerine 1698-1713 yılları arasında mimar ve heykeltıraş Andreas Schlueter tarafından yeniden inşa edilen yapı, 1853 yılında ilave edilen kubbesi ile Berlin’deki en önemli barok yapılardan biri olarak tanınır. Prusya Devleti döneminde Hohenzollern Hanedanı tarafından kullanılan saray, 1918 yılında monarşinin son bulup, cumhuriyetin ilan edilmesiyle müzeye dönüştürülmüştür.

 

Bu yapı İkinci Dünya Savaşı sırasında çeşitli kereler bombalanarak büyük oranda tahrip edilir. 1945 yılı mayıs ayında Sovyet Ordusu’nun Berlin’e girişine müteakip yağmalanır ve yakılır. Sarayın bulunduğu alan Sovyet işgal bölgesinde, daha sonra ise Doğu Almanya sınırları içinde kalır. 1950 yılında yapılan Alman Sosyal Demokrat Parti Kongresi sırasında Marx-Engels Meydanı düzenleme çalışmaları esnasında saraydan geriye kalan kalıntılar imha edilir. Boşalan alanın bir bölümüne Halk Meclisi tarafından kullanılacak olan Cumhuriyet Sarayı inşa edilir.

 

1900’lü yılların başlarından itibaren Wilhelm von Boddien yönetimindeki Berlin Saray Derneği, Humboldt Forum Vakfı’nın desteğiyle Şehir Sarayı’nın yeniden inşası için bazı girişimlere başlar. Yeniden inşa edilmesi önerilen yapı kültür, sanat ve bilim için forum olarak kullanılacaktır. İtalyan mimar Franco Stella tarafından hazırlanan projede, barok cephelerin üçünün yeniden yapımı, yapının hemen arkasından geçen Spree Kanalı’na bakan cephenin ise modern mimariyi yansıtacak şekilde inşası planlanır. Ana merdiven, salonlar ve tüm iç mekânlar yapının yeni fonksiyonuna uygun olarak düzenlenir.

 

Saray’ın yeniden yapımı

Yapının temeli 12 Haziran 2013 günü atılır, dış cephelerin betonarme karkası Haziran 2015’de tamamlanır. Berlin’de bulunduğum esnada 12 Temmuz 2015 günü, yapılmakta olan forumu ziyaret ettim. Şantiyenin giriş bölümünde kurulan geçici bir yapıda uygulanan proje ve gelecekte yapılacak düzenlemelerle ilgili detaylı bilgi veriliyordu. Ne yazık ki tüm taleplerime rağmen inşaatı gezmem mümkün olmadı. O sırada devam eden inşaat için kurulan altı adet kule vinç işin ne kadar hızlı yapıldığını gösteriyordu.

 

2018 yazında cephelerin büyük bir bölümü tamamlanır. Amaç Alexander von Humboldt’un 250. doğum günü olan 14 Eylül 2019’da yapının tamamlanarak ziyarete açılmasıdır. Ancak bazı istenmeyen sebeplerden dolayı açılış gerçekleşmez ve ilk kısmın açılışı 16 Aralık 2019 günü yapılır. Pandemi nedeniyle açılışı ertelenen müze 2020 yılından itibaren sanal olarak ziyarete açılır, 20 Temmuz 2021 günü ise fiziki açılış gerçekleştirilir.

 

Betonarme’nin kullanımı

Geçmişin, Berlin Şehir Sarayı kâgir bir yapıdır ve yapımında büyük oranda kumtaşı kullanılmıştır. Akıllı insanlar bir yapının yapımına karar verirken iyi etüt edilmiş mimari ve mühendislik projelerinin yanı sıra yapının maliyetini de düşünmek zorundadırlar. Bu nedenle ellerinde beton gibi çağdaş bir malzeme varken, geçmişe ait malzemelerin kullanımından mümkün olduğu kadar kaçınırlar. Günümüzde böylesi bir yapının taşıyıcı sistemini geleneksel malzemeler ile oluşturmanın çok büyük bir maliyeti bulunmaktadır. Ayrıca geleneksel malzeme ve yapım tekniğinin kullanılması, yeniden yapılan ve yeni fonksiyonu müze olan yapıda arzulanan mekânların oluşumunu büyük oranda kısıtlayacağı gibi günümüz konfor şartlarının sağlanması önünde de büyük engel teşkil edecektir.

 

Berlin Humboldt Forum’un yapımında 20.000 ton çelik ve 100.000 metreküp beton kullanılır. Klasik üslupta yapılan cephe uzunluğu 750 metre, cephe alanı ise 22.700 metrekaredir. Bu cephenin eski görünümünü yansıtan hale gelmesi için de 9.000 metrekare kumtaşı kullanılır. Spree Kanalı’na bakan 400 metre uzunluğunda, 11.400 metrekare büyüklüğündeki dördüncü cephe ise modern bir anlayışla yapılır. Böylelikle yeniden yapılan yapının dış görünümünde farklı bir anlayış sergilenmiştir. Bu cephe üzerinde geceleri ışık gösterisi yapılmakta ve kanalın diğer tarafından seyredilmektedir.


Yeniden planlamanın gerekçesi

Yeniden yapılan yapının toplam brüt alanı 96.356 metrekaredir. Bu alanın 23.000 metrekaresi Etnografya ve Asya Sanatı’na ayrılır. 10.000 metrekarelik alan “Dünya Şehri Berlin” adıyla Berlin’in geçmişini ve gelecek vizyonunu anlatan bir müze olarak kullanılır. 4.000 metrekarelik alan Almanya’nın kale ve köy tarihi müzesi olarak düzenlenir. Humboldt adı verilen 1.000 metrekare büyüklüğündeki alan ise laboratuvarlara ayrılır.

 

Bu yapının yeniden yapım amacı “Dünyanın her yerinden toplanan objelerin barındırılması, onların bir araya getirilerek bilim ve kültür etkinlikleri için kullanımlarının sağlanması, Berlin merkezinde yer alan Müze Adası’nı tamamlamak, sarayın tarihi hakkında bilgi vermek ve aynı zamanda Alman tarihinin referans noktasını ve Berlin’in tarihi şehir manzarasını restore etmeye hizmet etmektir.”

 

Müzeler Adası’nda yeni bir anlayış

Humboldt Forum Berlin Müzeler Adası’nda yeni bir anlayış sergilenmektedir. Cephelerinin üç tanesi eskinin tekrarı olan yapının bir cephesi ise günümüz mimarisini yansıtmaktadır. Aynı anlayış yapının tüm kat planlarına da yansıtılmış olup, müze işlevine uygun duvarlarla bölünmeyen büyük mekânlar oluşturulmuştur. Arşivlerde bulunan rölöve ve çok sayıdaki fotoğraftan faydalanarak aynı yapıyı tekrar yapmak mümkündür. Ancak geçmişte bir kent sarayı olarak yapılan ve günümüzde farklı bir fonksiyonla kullanılacak olan yapının, yeni fonksiyonun getirdiği mimari anlayışı yansıtması gerektiği düşünülmüş. Ülkemizde önerildiği gibi bu yapının geleneksel malzemelerle yapılması akla ziyan bir düşüncedir. Bazı kişilerin sık sık tekrarladığı gibi “UNESCO” veya “ICOMOS”un bu tür yapılar için uyguladığı bir kısıtlama yoktur. Bütün mesele bizim ülkemizdeki bazı kişilerin haset duygusundan kaynaklanmaktadır. Bu yapıları gördükçe, artık pek duymasam da aklıma geçmişte sık sık duyduğum bir söz geliyor.

 

“Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine”