Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

YENİDEN İNŞA EDİLEN BİR ROMA ŞEHRİ: CARNUNTUM

 

Viyana’ya 45 dakika uzaklıktaki eski bir Roma yerleşmesi olan Carnuntum gerçekten görülmesi gereken, ören yeri düzenlemelerine örnek alınacak bir gezi alanıdır. Carnuntum adı tarihte ilk kez İmparator Augustus (MÖ 27-MS 14) döneminde ortaya çıkar. MS 6 yılında Augustus’un Tiberius Maroboduus’a karşı yaptığı bir seferlerde bir operasyon üssü olarak kullanılır. MS 14 yılından önce Lejyon XV Apollinaris garnizonu olarak seçildiğinde önemli bir değişim geçirir. Birkaç yıl içinde Tuna Nehri boyunca uzanan Roma egemenliğinin merkezi olur. Daha sonra sırasıyla Lejyon X Gemina, Lejyon VII ve Lejyon XIV’ün merkezi olarak kullanılır.

 

Carnuntum aynı zamanda bir ticaret merkezi olarak da önemli kazanır. Kuzeyden İtalya’ya kehribar getiren tüccarların toplandığı bir yerleşme olup Amber Yolu’nun Tuna Nehri’ni geçtiği noktada yer almaktadır. Severus hanedanlığı (MS 193-235) döneminde Carnuntum büyük bir ekonomik zenginlik yaşan. MS 350 yılındaki şiddetli deprem şehre büyük zarar verir. MS 374’de Germen işgalciler tarafından tümüyle tahrip edilir. İmparator Valentinianus (MS 364-375) tarafından kısmen restore edilmesine rağmen eski önemini geri kazanamaz ve yerine Vindobona (Viyana) askerî merkez olur. Devam eden barbar istilaları sonrasında tümüyle terk edilir, ve kalıntıları inşaat malzemesi olarak kullanılır, geriye kalanlar ise toprak altında kalır ve unutulur.

 

Carnuntum Arkeoloji Parkı, üç ana bölümden oluşmaktadır. Petronell yakınlarındaki müze, Heidentor ve amfitiyatro, Petronell Kalesi ve Carnuntum Müzesi. Günümüzde Petronell-Carnuntum Köyü’nün yakınında yer alan şehirde kazılar sonucu ortaya çıkartılan temel kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılardan biri Lucius Evi adıyla yeniden inşa edilmiş ve geziye açılmış, ilk örnek olan bu evi daha sonraları Villa Urbana, Domus Quarta, Tücar Evi ve Roma Hamamları olmak üzere çok sayıda yapının yeniden yapımı izlemiştir.

 

Yapılan açıklamaya göre “Lucius Evi, Carnuntum’da deneysel arkeoloji yöntemleri kullanılarak orijinal yerinde yeniden inşa edilen ilk tam işlevli yapıydı. Evin adı, daha önceki arkeolojik araştırmalar sırasında yerinde bulunan bir yazıttan dolayı verildi. Bu yazıt, büyük olasılıkla evin eski sahibi olan Lucius Maticeius Clemens adında bir kişiye atıfta bulunmaktadır.” Bu açıklamayı takip eden satırlarda orta sınıf bir yaşam standardına sahip olan Lucius’a ait evin, büyük boyutundan ve dayanıklı mobilyalarından bahsedilmektedir. Ancak arkeolojik araştırmalarda herhangi bir zanaata işaret edecek buluntulara rastlanmadığı, Lucius’un muhtemelen bir kumaş tüccarı olabileceği, çünkü organik materyallerin yüz yıllarca varlığını muhafaza edemeyeceğinden söz edilmektedir. “Evin iki katlı olduğu kesindir. Yapılan araştırmalar, üst kattaki kullanım ve mobilyalar hakkında hiçbir belirti vermedi. Bu nedenle sadece zemin katı tamamen yeniden inşa ve dekore edildi.”

 

Fakat bizim gezdiğimiz ev, fotoğraflarında da göreceğiniz gibi iki katlıydı. Lucius Evi’nin yapımının yarattığı görsel etki o kadar büyüktür ki, yüksekliği 40-50 santimetreyi geçmeyen kalıntılar üzerine yeni yapılar inşa edilmeye devam eder. Örneğin “Villa Urbana”, “Carnuntum’daki üst sınıfın yaşam tarzını etkileyici bir şekilde gösteren görkemli bir şehir evidir. Ana girişe giden sütunlarla çevrili merdiven, eski sahibinin statüsünü ve özgüvenini kanıtlıyor… Kayda değer bir bulgu, yaklaşık 30 metrekare büyüklüğündeki kapsamlı duvar resmiydi. Parçalar daha anlamlı bir desende birleştirildikten sonra, duvar resminin orijinal görünümü başarıyla yeniden oluşturuldu. Muhteşem sonuç, restore edilmiş taş yarım kubbe ile birlikte Villa Urbana’nın ana salonunda hayranlıkla izlenebilir.”

 

Bir diğer yeniden yapım olan “Domus Quarta”, Carnuntum’daki orijinal yerindeki tek zemin mozaiğine ev sahipliği yapmaktadır. Koruma altına alınmış mozaik zemini izlenebilir hale getirmek için mozaik kaldırılır, restore edilir ve yeniden oluşturulan daha dayanıklı alt yapının üstüne monte edilir. “Restorasyonun tamamlanmasının ardından, mozaik orijinal yerine yeniden döşendi ve şimdi Domus Quarta’da renkli antik ihtişamıyla parlıyor.”

 

Bu yeniden yapım o kadar ilgi çeker ki, yapım işine hızla devam edilir. Bu kere “Tüccar Evi” adıyla yeni bir ev inşa edilir. Güney Caddesi boyunca inşa edilen bitişik nizam evlerinin önünde uzun bir revak bulunmaktadır. Bu revakın gerisinde yüksek kaliteli ürünlerin satıldığı dükkânlar yer almaktadır. Kiler, showroom ve bir satış ünitesinin bulunduğu bu bölümde Romalı bir yağ tüccarının iş yeri de bulunmaktadır.

 

Carnuntum’un yeniden yapılandırılması aşamasında yeniden yapılan en ilgi çekici yapı Roma Hamamı’dır. “Carnuntum’da Roma dönemi uzak bir geçmiş değil, tüm duyularla algılanan bir şimdidir. Bu amaçla Roma Şehri’nin bir kısmı, dünya çapında benzersiz bir deneyim olarak orijinal konumunda yeniden inşa edildi.” Anlaşılan Avusturya’da UNESCO ve ICOMOS’un hükmü geçmiyor. Avusturya’nın akademik camiası bu işlere karşı ayağa kalkıp, sosyal medyada olur olmaz açıklamalar yapmıyor. Herkes kendi işiyle uğraşıp, ülkesinin gerek kültürel gerekse ekonomik açıdan zenginleşmesi için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.

 

“Termal hamamların inşası sırasındaki en büyük zorluk, Roma yerden ısıtma sistemini (hypocaust) yeniden inşa etmekti. Su temininin yeniden oluşturulmasının da son derece karmaşık olduğu anlaşıldı. Bütün bu zorluklara karşın sonuç; eski inşaat yöntemleri kullanılarak orijinal yerinde tamamen işlevsel olacak şekilde inşa edilmiş dünya çapındaki tek Roma Hamamı oldu.”

 

Bu yapılar Carnuntum ören yerinin çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Ören yerine giriş yapısı, görsel efektlerin sunulduğu salonlar, satış mağazaları, Heidentor. Yaz aylarında büyük gösteri ve konserlere ev sahipliği yapan amfitiyatro ve her zaman için müşterisi olan Glatyatör Okulu.

 

Gerek Carnuntum olsun gerekse benzer düzenlemelerin yapıldığı hemen her yeri gezdik ve bu gibi yerleri gördükçe kendi ülkem adına üzüntüm artıyor. Bizim ülkemizde bunlara benzer çok sayıda yapı ve ören yeri var. Niçin benzer düzenlemeler yapıp, dünya gündeminde yer alamıyoruz? Her zaman söylediğim gibi akıl dışında neyimiz eksik? Niçin, gelip geçer gösteriler yapmak yerine enerjimizi uzun vadeli, kalıcı ve dünyaya örnek olacak işler yapmak için kullanmıyoruz.