Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

İSTANBUL’UN HASBAHÇELERİ I

TOKAT KASRI ve BAHÇESİ

 

Fetih öncesi Konstantinopolis’te saraya ait bazı bahçe ve parklar bulunduğu dönemin metinlerinden anlaşılmaktadır. Bunlar içinde, “Philopation” ve “Aretai” sık sık adı geçen banliyö bahçeleridir. Bu bahçelerde imparator ve yakın çevresi zaman zaman avlanmakta ve atla gezintiler yapmaktadır. Adı geçen diğer iki bahçe ise sur içinde, günümüz Sultanahmet bölgesinde bulunan Büyük Saray ve Sur-u Sultani içinde yer alan Mangana Sarayı çevresindeki bahçelerdir. Büyük Saray civarındaki bahçe “Mesokepion" adıyla anılan yüksek duvarlarla çevrili içinde meyve ağaçları ve süs bitkileri bulunan bir alandır. Mangana’daki Aya Yorgi Manastırı’nı çevreleyen geniş alan büyük bir bahçe olarak kullanılmaktadır. Fetih sonrası Philopation ve Aretai bahçelerinin zaman içinde mezarlık alanlarına döndüğü, Mesokepion Bahçesi’nin ise Büyük Saray’ın terk edilişiyle kullanım dışı kaldığı düşünülmektedir. Mangana bölgesindeki bahçe ise fetih sonrası Sur-u Sultani ile çevrelenen alan içinde kalmış, Osmanlı döneminde büyük bir bölümü bahçe olarak kullanılmaya devam edilmiş çeşitli kotlarda yapılan köşk ve kasırlarla zenginleştirilmiştir.

 

Fetih Sonrası

Fetih sonrası İstanbul çevresinde düzenlenen ilk bahçenin Beykoz Vadisi içlerindeki “Tokat Bahçesi” olduğu kabul edilmektedir. Fatih Sultan Mehmed tarafından tesis edildiğini bildiğimiz bu bahçe XX. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüştür. Evliya Çelebi’nin anlatısına göre; “Fatih Sultan Mehmed, Beykoz civarında avlanırken Mahmud Paşa’nın Tokad’ı fethettiği haberini alır ve hemen buraya bir bahçe yapın, adı da “Tokad” olsun” der. Gerçeği araştırmadan birbiri ardına Evliya Çelebi’den aktarılan bu bilgi yanlıştır. Tokat fethedilmez, Kadı Burhaneddin’in ölümü üzerine 1398 yılında Osmanlı Devleti’ne kendi isteği ile katılır.

 

Tokat ismi

Tokat” sözcüğü eski Türk dilinde avlu anlamında kullanılan bir kelime olup, hâlen Antalya bölgesi Türkmenleri arasında “çevresi çitlerle çevrili ağıl” anlamında kullanılmaya devam edilmektedir. Fatih Sultan Mehmed bu bölgedeki avı sırasında özellikle av hayvanlarının muhafazası için çevresi çitlerle çevrili bir alan yapılmasını ister. Evliya Çelebi’nin aktardığı; “Tez şu mahalde bir bahçe yapılıp ismine Tokat Bahçesi desinler. Avlanan vahşi hayvanları saklamak için etrafına tokat çiti gibi çitler çekilsin” sözü de bu görüşümüzü doğrular. Tokat sözcüğü bazı bölgelerde “gebe atların güvenliğini sağlayan çitle çevrili alanlar” içinde kullanılmaktadır.

 

Tokat Kasrı

Fatih Sultan Mehmed’in Tokat Bahçesi içinde bir köşk, şadırvanı olan büyük bir havuz ve hamam inşa ettirdiğinden söz edilir. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde sık sık kullanılan bu bahçede bazı yeni düzenlemeler yapıldığından bahsedilir. Antoine Galland, 1 Ağustos 1673 günü, Ekim 1670 ile 1679 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu nezdinde Fransız Büyükelçisi olan Nointel Markizi Olier Charles-François ile Tokat Kasrı’nı gezer. “Diğer bütün kasırlarda olduğu gibi, uzun bir zamandan beri kullanılmadıkları için bozulan ve çürüyen birçok şilte ve yastıklar bulunduğunu” anlatır. Köşkün yakınında iki dikili taş bulunmakta olup bu taşlar Sultan IV. Murad’ın ok attığı uzunlukları göstermektedir.

 

Sultan I. Mahmud Dönemi

Uzun bir dönem kullanılmayan ve bu nedenle harap olan Tokat Kasrı, Sultan I. Mahmud döneminde yeniden inşa edilir. XIX. yüzyılın ortalarında bölgeyi dolaşan Tchihatchef, Fatih dönemine ait hiçbir iz bulunmadığından, özellikle Sultan III. Mehmed’in yaptırdığı kâğıt imalathanesinin bölgede önemli değişikliklere yol açtığından söz eder. Hammer, bölgedeki bu olumsuz değişimi esprili bir şekilde; “Üretilen kağıdın kalitesi bu binanın güzelliğiyle orantılı olsa, bu imalathanede herhalde dünyanın en iyi kâğıdı üretilirdi.” diyerek eleştirir.

 

Sultan Abdülmecid döneminde Tokat Bahçesi bir çiftliğe dönüştürülerek, padişahın annesi Bezmiâlem Valide Sultan’a devredilir. Sultan Abdülaziz döneminde ise saraya ait bir çiftlik olarak varlığını sürdürmekte olan bahçeden Hünkâr İskelesi’ne kadar uzanan geniş arazinin bir bölümünde iki adet kasır inşa edilir.

 

Sultan Abdülaziz

1867 yılında İmparator III. Napolyon’un daveti üzerine Paris’te açılan Dünya Sergisi’nin açılış törenine katılan Sultan Abdülaziz, bu ziyareti iade amacıyla İstanbul’u ziyaret eden İmparatoriçe Eugénie onuruna bir resmi geçit töreni düzenlenmesini düşünür. Bu münasebetle kasra yakın bölgede Beykoz Çayırı’nda bir tören kasrı inşa ettirir. Bu düzenleme muhtemelen Tokat Kasrı civarına yapılan son müdahaledir. Bundan böyle Tokat Kasrı ve Bahçesi sarayın ilgi alanı olmaktan uzaklaşacaktır. Artık Sultan Abdülmecid döneminde inşaatı tamamlanan Beykoz Kasrı daha gözde bir mekândır. Zaten uzun zamandır padişahlar ava çıkmaktan vazgeçmiş, bu eğlence eski bir anı olarak kalmıştır.

 

1950’li yılları takip eden zaman içinde Tokat Bahçesi yer yer işgale uğrayıp, önceleri gecekondu niteliğinde, daha sonraları ise üç dört katlı yapılarla dolar. Günümüzde Tokat Kasrı ve bahçesinden söz etmek mümkün değildir. Otuz kırk yıl öncesine kadar varlığını sürdüren yüz metre uzunluğundaki havuz bile doldurulmuş, çevresi park olarak yeniden düzenlenmiştir.

 

Günümüzde Tokat Bahçesi

En son İstanbul’un Fethinin 500. Yıldönümü Hazırlık Programı’nda, “Mühim Maddeler” başlığı altında Sedat Çetintaş tarafından gündeme getirilen Tokat Kasrı ve Bahçesi için günümüzde yapılacak nerede ise hiçbir şey kalmamıştır. Tokat Kasrı bir yana son elli, altmış yıl içinde kendi bildiğine oluşan mevcut yerleşim düzenini çağdaş hâle getirmek bile ne yazık ki pek mümkün değil gibi gözükmekte.