Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

BETON ve BETONARME ÜZERİNE

 

Beton ve benzeri malzemeler antik dönemlerden itibaren yapı sanatında kullanılmaktadır. Beton bir nevi yapma taştır. İki bin yıl önce Vitruvius “Bir de doğal yapısından ötürü taktire şayan sonuçlar doğuran bir toz var. Baiae yöresinde ve Vezüv yanardağı çevresindeki illerin topraklarından oluşur. Bu toz kireç ve moloz taşla karıştırılınca her tür yapıyı dayanıklı kılmakla kalmaz, denizde kurulacak iskeleler bile onun sayesinde suyun altına sağlam oturur” demektedir. Kısa bir süre sonra bu malzemenin getirdiği kolaylıklar kullanılarak Roma’daki Pantheon Tapınağı inşa edilir. Çoğu kimse bilmez ama Pantheon’un 43.30 metre çapındaki kubbesi dünyada yapılmış en büyük beton kubbedir ve iki bin yılı aşkın süredir (yap. MÖ. 27) varlığını sürdürmektedir.


Caracalla Hamamları

Tüm kâgir malzemeler gibi beton da çekme ve eğilme kuvvetlerine karşı dayanıksızdır. Onun için çekme ve eğilme kuvvetlerine karşı metal donatılarla sağlamlaştırılması gerekmiştir. Örneğin MS. 206 yılında inşaatına başlanan Caracalla Hamamlarında, dövme demirin paslandığı görülmüş, bronz gergilerle takviye edilerek ilkel bir betonarme tekniği kullanıldığı bilinmektedir. 1759 yılında John Smeaton, Eddystone Feneri’nin inşaatı sırasında sönmemiş kireç ve bir tür kil karışımı ile elde ettiği malzeme, modern çimento araştırmalarının önünü açar. Fransız asıllı Louis-Joseph Vicat tarafından 1818’de inşa edilen Souilliac Köprüsü’nde farklı bir karışımla denenir. Kısa bir süre sonra, 1824 yılında İngiliz Joseph Aspdin tarafından patentlenir. Kalker ve kilden oluşan malzemenin belirli oranlarda karıştırılarak yüksek sıcaklıkta pişirilmesinden elde edilen klinkerin belirli oranda alçı taşı ile birlikte öğütülmesi sonucu çimento elde edilir. Çimentonun içinde doğal olmayan hiçbir malzeme bulunmaz, doğal malzemenin yüksek sıcaklıkta kurutulması ve öğütülmesiyle elde edilen ve suya aç olan bu malzeme yirmi günü biraz aşkın süre içinde taş haline gelir ve kimyasal reaksiyonları bir daha tekrarlanmamak üzere son bulur.

 

Çimento’nun kullanımı

Çimentonun yapı faaliyetlerinde kullanımının başladığı sıralar, insanlığın hızla sanayi devrimine geçmeye başladığı bir dönemdir. Demir üretiminin hızlanması ve dökme demir maliyetinin azalması mimar ve mühendisleri yeni arayışlara yöneltir. Mimarlar Abraham Darby III ve Thomas Farnolls Pritchard 1781 yılında İngiltere’de ilk dökme demir köprüyü, Severn Köprüsü’nü inşa ederler.

 

Çimentonun getirdiği yapay taş olanakları kısa bir süre içinde ilgi odağı olur, ancak tüm kâgir malzemeler gibi çimento ile yapılan yapılarda çekme ve eğilme kuvvetlerine (deprem, rüzgâr, yanal tesirler) karşı dayanıksız olduğu için yeni bir oluşum gerektiği açıktır. Roma mimarisinde beton ile birlikte kullanılan bronz gergiler dikkat çeker ve aynı yöntemin bu kez demir malzemeyle denenmesine başlanır. Çimento ve demirin birlikte “ciment armé / güçlendirilmiş çimento” olarak kullanımı XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaygınlaşmaya başlar. İlkel şartlarla elde edilen beton benzeri malzemenin iki bin yılı aşkın süredir varlığını sürdürdüğünü göz önüne alarak, günümüzdeki betonarme yapılarda yaşanan olumsuzlukların betondan değil, içine konan ve paslanmaya karşı korunmasız olan demirden ve işçilik hatalarından kaynaklandığı açıktır.

 

Günah betonda mı?

Bir şeyin vukuu değil şüyu tehlikelidir” atasözü beton için de geçerli olmakta ve şehirlerimizdeki kötü oluşumun sorumlusu olarak beton günah keçisi ilan edilmektedir. Beton ve giderek betonarme bir malzemedir. Malzeme kalitesi olarak tartışılabilir, ancak günümüzde çimento uluslararası spefikasyonlara uygun olarak büyük sanayi tesislerinde üretilmekte, beton yapımı ise ülkemizin hemen her noktasında kurulan beton santrallarında standartlara uygun olarak hazırlanmaktadır. Yapı karkasını bir diğer ifadeyle taşıyıcı sistemi oluşturan demirle güçlendirilmiş beton, yani betonarme uzman kişiler denetiminde hazırlanmaktadır.

 

Bu konuda niçin olumsuz bir düşünce ortaya çıkmış, yaygın olarak kabul görmüş ve görmektedir? Beton ve betonarme, taş, tuğla, ahşap gibi bir yapı malzemesidir. Suç malzemede değil onu kullanmayı beceremeyen meslek mensupları ve ülke insanındadır.

 

Herkesin bir kez daha düşünmesi gerekir ki, eğer beton ve betonarme olmasaydı insanlığın büyük bir bölümü başını sokacağı ev ve yaşamının devamı için gereken okul, hastane vs. gibi yapılardan mahrum kalırdı. İnsanlığın ulaştığı bugünkü düzeyde betonarmenin ve onun getirdiği olanakların çok büyük katkısı olduğu açıktır.

 

Yanlış malzemede değil

Her zaman verdiğim bir örnek; yazı yazmayı bilmeyen veya kötü yazı yazan bir insanın, kullandığı kalemi suçlamasıdır. Eğer siz doğru dürüst yazı yazmayı bilmiyor, beceremiyorsanız, kurşun kalemle de olsa, tükenmez kalemle de olsa, dolma kalemle de olsa yazı yazamazsınız. O halde suç malzemede mi, yoksa onu kullanmayı beceremeyen veya nasıl kullanılması gerektiği konusunda yeterli eğitimi veremeyen toplumda mıdır?

 

Bir dönem yeteri kadar bilgi ve beceri sahibi olmadan, yangından mal kaçırır gibi yapılan, tekniğe uygun olmayan bazı yapıların sakıncalı olduğu ve kısa süre içinde yenilenmesi gerektiği herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Ancak yeni yapılan yapılar da aynı malzemeyle yapılmakta olup, değişen yalnızca biraz daha denetimli yapılmalarıdır. Büyük bir hızla yapılan bu yapıların ülke sathında yeni bir mimari anlayışın gelişmesine hiçbir katkılarının olmadığı görülmektedir. Yeni dönemde daha organize yapılar yapıyoruz. Ancak yine mimari ve en ihtiyacımız olan yaratıcılık görmezden gelinmeye devam ediliyor. Gelecek kuşakların böylesi plastik bir malzemeyi kullanmayı beceremeyen mimar ve mühendisleri ve onları sözde eğiten insanları, en başta da bu probleme hiçbir çözüm üretemeyen yöneticileri suçlayacaklarını hatırlatmak isterim.

 

Fransa’da Unesco ve Icomos yok mu?

Restorasyonda beton kullanımına karşı çıkan çok sayıdaki kişiyi internette biraz dolaşıp, Fransa Kültür Bakanlığı’nın yaptığı “Frejus Roman Amphiteatre” ve benzer yapı onarımlarını incelemelerini öneririm. Bu restorasyon sonucu yenilenen ve bir açık hava konser alanı haline getirilen amphiteatrenin oluşturduğu çağdaş mekânın çevresine yıllık 300-350 milyon Euro katkı sağladığı tespit edilmiştir. Her tür inşaat faaliyetinde önemli olan malzeme değil, mimari düzeydir.

 

Sen taşla toprakla bir şeyler yaparsın o bir yapıdır.
Birden bir şey yüreğime dokunur ah ne güzel derim.
İşte o mimaridir
.”

Le Corbusier