Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

EHVEN- İ ŞER ÜZERİNE

 

Aklımı başa devşirdim,

Hayrı şerden seçer oldum.

Yunus Emre

 

Arapça “şerr” kötülük ve “ehven” en zararsız kelimelerinin birleşimden oluşan “ehven-i şer” sözcüğü günümüzde sık kullanılan bir kelime değildir. Ancak bir dönem sıkça duyduğum ve eskilerin pek tercih etmediği bir eylemi ifade etmek için kullandıklarını bildiğim bir kelime olduğu için bu konuda bir yazı yazmayı düşündüm. Mustafa Kemal Atatürk’ün de bu sözü sevmediğini, “şerlerin en şeri ehven-i şerdir” dediğini hatırlıyorum.

 

Ehven-i Şer” kötülüğün en azını veya iki kötünün en az zararlısını ifade etmek için kullanılan bu kelime nerede ise hemen her işte karşımıza çıkan bir tercihi belirtmek için kullanılmakta. Ne demek kötülüğün veya yanlışın azını tercih etmek? Kötülüğün veya yanlışın azı çoğu olur mu?

 

Ne yazık ki zaman zaman duyduğumuz bu kelime toplumun genel yapısı içinde günümüzde de rağbet görmekte. Pek çok şeyde yanlış veya hata yapıyoruz, ancak hatamızı telafi etmek yerine, onu kötünün bir tercihi olarak devam ettirmek amacıyla “ehven-i şer” olarak niteleyip çoğu kez yolumuza devam ediyoruz.

 

Yaşamakta olduğumuz günlerde yapılan çoğu şeyin “ehven-i şer” olarak nitelenerek bazı kişiler tarafından nerede ise taktirle karşılandığını hayretle görmekteyiz. Geçen yüz yıl başında söylenen “şerlerin en şeri ehven-i şerdir” sözünü unutmuş gibiyiz. Niçin kötülüğü veya yanlışı görüp, onu düzeltmek ve doğruya erişmek için uğraşmayız da kötülüğün veya yanlışın birazının yapılmasını anlayışla karşılamamız beklenir?

 

Sanırım bu tercihin altında biraz benim her yaptığım doğrudur anlayışı, biraz da tembellik yatmakta. Araştırmak ve doğruya erişmek için bilgi birikimi ve çalışmak gerekir. Kolay yoldan bazı kabuller ile hareket etmek yerine çalışmamız ve araştırmamız gerekiyor. Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz işin doğrusu nedir? Çok uzun yıllardır, her okuduğum yazıda da doğruyu bulmaya çalışırım. Acaba bu yazıları yazan doğruya erişmek için ne kadar araştırma yaptı, neyi söylemek istiyor veya ne söylüyor? Bu işin doğrusu nedir?

 

Doğruya erişmek için biraz da şüphecilik gerekir, insan her söylenenin veya her yazılanın doğru olduğunu düşündüğü taktirde zaman zaman yanılgıya düşebilir. Onun için okuduğunu veya duyduğunu karşılaştırmak ve işin doğrusunu araştırmak gerekiyor. Son zamanlarda yaygınlaşan ve hemen her an bize erişen sosyal medya giderek en güvenilmez ve yanlış bilgi veren bir platform haline geldi. Bize ulaşan bilgilerin çoğu, “ehven-i şer”i bir yana bırakın, nerede ise tamamı “şer” içerikli.

 

Bunca kötülük veya yanlışlık içeren bir bilgi kirliliği karşısında insanın doğruyu bulma gayreti nerede ise yetersiz kalıyor. Üstelik çoğu kişi bu kirlenmenin cazibesine kapılıp, doğru yerine yanlışı tercih ediyor. Çoğu kez belirttiğim gibi düşüncenin özgürce ifade edilmekte sıkıntı çekildiği ülkelerde ve dönemlerde “ehven-i şer” rağbet görmekte. Toplumun büyük bir bölümü doğruyu duymak ve gerçeği görmek yerine kötülüğün veya yanlışın azının yapılmasının doğru olacağını düşünüyor.

 

Bu gidişi durdurmanın tek yolu, küçük yaşta, öncelikle aile içinde başlayan eğitimdir. Ancak yine sık sık söylemeye çalıştığım gibi bu eğitim yalnızca söyleyerek yapılmaz. Büyükler de gerek davranış gerekse eylemleriyle vermeye çalıştıkları bu eğitime örnek olmalıdırlar. Çağdaş bir toplum düzeyine erişmek için bazı yanlışlarımızı düzeltmemiz gerekiyor. Öncelikle dilimizdeki bu ve benzer hatalı olduğunu düşündüğümüz kelimelerden veya sözlerden kurtulmamız gerekir.

 

“Hocanın söylediğini yap, yaptığını yapma” sözüyle ne demek istenir? “Hoca” tabiri öğretmenden, eğitim veren kişinin unvanını belirtmekten çok, topluma önderlik yapan, onun eğitimine katkıda bulunan kişiler için söylenen bir sözdür. O halde, söylediğini yapacağımız kişinin, söyledikleri kadar, yaptıkları da bizim için önemli ve örnek olmalıdır. Küçük bir çocuk; söylediği ile yaptıkları arasında fark olan bir insanı anlamakta zorluk çeker, söylenen ile yapılan arasında ikilem içinde kalır. Acaba diye düşünür, söylediği mi doğru yoksa yaptığı mı? Eğer söylediği doğru ise niçin kendisi söylediklerine uygun davranmıyor? Yaptığı doğru ise niçin bunları söylüyor?

 

Küçük çocuklar söylediklerimizi çok iyi anlamayabilir. Ancak yaptıklarımızı görür ve onu gayet iyi algılarlar. Bir süre sonra yaptıkları ile söyledikleri birbiriyle uyumsuz insanlara olan güvenleri kaybolur. Artık onun söylediklerinden çok yaptıkları ile ilgilenirler ve bozulma başlar. Gördüğü davranışlar alışkanlık haline gelir ve söylenenlerin önemi kalmaz. Toplumda yaygınlaşması istenen iyi huylar ve davranışlar törpülenir, kötülüklerden ve yanlıştan kaçınmak yerine, biraz kötülüğün ve yanlışın yapılmasında herhangi bir sakınca olmadığı düşüncesi genel kabul görür hale gelir.

 

Kötülüğün ve yanlışın kabul edilebilir bir yanı yoktur. Onun yerine iyiyi ve doğruyu yaygınlaştırmak için söylediklerimizden çok yaptıklarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Elbette hemen hepimiz hata yaparız, ancak yaptığımız hatanın yanlış olduğunu kabul etmemiz ve düzeltmemiz gerekir. “Ehven-i şer” sözüne sığınıp, hatalarımızı veya yanlışlarımızı mazur göstermeye çalışmak bizi büyütmez, tam tersi gelecekte büyük oranda eleştirilmemize yol açacaktır.