Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

ŞEHRİN İNSAN DEPOLARI

 

Yatay Mimari, alçak katlı (en fazla dört kat) binalardan oluşan yapılar, özellikle de konut yapıları için kullanılan bir terimdir. Günümüzde nüfusu giderek artan şehirlerde çoğunlukla merkez bölgelerde bulunan büro binalarının yüksek yapılması kaçınılmaz bir durumdur. Bu durum şehirlerin nüfus büyüklükleri ile doğru orantılı olarak ortaya çıkmıştır. Nüfus açısından kalabalık şehirlerin yatay mimari ile çözüme kavuşması nerede ise imkânsızdır. Şehir yerleşim alanları büyüdükçe ulaşım sorunu artmakta, özellikle de bireysel vasıtalar ile ulaşım için büyük bir yol ağına ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Şehirlerimizde kara ulaşımı genişleyen ve hızlı ulaşım için çevresinde bariyerler oluşturulan yol ağları, yerleşim alanlarını birbirinden koparmaktadır. Bazı şehirlerimizde görüleceği gibi birbiri ile komşu mahalleler arasında oluşturulan bu gibi yol ağları karşılıklı gidip gelmelere mâni olmakta, şehir içinde çoğunlukla yaya ulaşım mesafesinde olan alanlara bile ulaşabilmek için vasıta kullanmak gerekmektedir.

 

Görmezden gelmek

1980 sonrası artan şehir nüfuslarını barındırabilmek için akılcı çözümler üretmek yerine, giderek hızlanan düzensiz yerleşimleri görmezden gelmeyi tercih ettik. 2002 sonrası başta TOKİ olmak üzere bazı kamu kurumlarının bu kötü gidişe dur demesi ve alternatif olarak hızlı konut yapımına gidilmesi başlangıçta büyük bir başarı ise de zaman içinde yeteri kadar düşünülmeden bu yolda devam edilmesi, yüz yıllardır var olan şehirlerimizin büyük oranda kimlik değiştirmesine yol açtı.

 

Elbette gerek çalışma alanı gerekse acil konut ihtiyacını karşılamak için yüksek yapılar yapmak gerekir. Ama bütün mesele bu yapıların nerede yapılacağıdır. Mevcut şehir merkezlerinde veya geleneksel şehir dokusuna fon teşkil eden alanlarda yüksek yapılar yapmak, bu şehirlere yapılmış en büyük ihanettir, kısa süre içinde oluşan olumsuz durumu görüp bu gidişe dur demek gerektiğini artık hepimiz kabul etmekteyiz.

 

Kaçınılmaz olarak yapılacak yüksek yapıların yalnızca ofis ve benzeri amaçlar için kullanılması, bundan böyle konut üretimlerinin dört katı aşmayacak şekilde inşası için gereken planlama ve çalışmanın acilen yapılması gerekir. Bunun için yapılacak ilk iş mevcut yerleşim alanlarından en az beş kilometre genişliğindeki bir yeşil bant ile ayrılmış yeni yerleşim alanları oluşturmak ve bu yerleşim alanlarının merkezinde ofis binaları planlamak, çevrelerinde yeni iş alanları yaratmaktır.

 

Yeni yerleşim alanlarını yalnızca konut olarak düşünmenin getirdiği olumsuz duruma da bir son verilmeli ve uyku şehirleri olarak nitelenen bu alanlarda oturanların aynı zamanda bu alanlarda çalışmasına imkân verecek düzenlemeler yapılmalıdır.

 

Az katlı yapı sorunu

Az katlı konut üretimi için kamunun arsa üretmesi ve bu arsaları bugün yapıldığı gibi çok yüksek bedellerle satmaması gerekir. Yüksek katlı konut yapılarını “insan depoları” olarak değerlendirdiğimi çeşitli kereler belirttim. Buralarda yaşayan insanlar özellikle de çocuklar için çok endişe duyuyorum, tabiattan kopuk, tıpkı bir cam fanus içinde ömür tüketen, sinek, böcek bir yana kedi ve köpekten korkan, yalnızca sosyal medya yoluyla iletişim kuran, bilgisayar ile vakit geçiren içe dönük çocukların gelecek için büyük bir risk taşıdığını düşünmekteyim.

 

Ülkemizde çok uzun yıllardır, çeşitli ölçeklerde imar planları yapılmaktadır. Ama ortaya çıkan sonuç gerçekten ürkütücüdür. Bunca imar planı, koruma imar planına karşılık içinde yaşadığımız şehirler birer kaos ortamıdır. Ulaşımın halledilmesi nerede ise mümkün değildir. Karayolu ile oluşan ulaşım ağları, giderek büyüyen ve dar bir alanda sıkışan şehirlerimiz için çözüm olmaktan uzaktır.

 

Nüfusu 20 ile 100 bin arasında belirlenen ve en yakın yerleşim biriminden yeni oluşturulacak orman alanları ile ayrılan, bazıları birbirine raylı sistemle bağlı şehir planlamaları yapmamız gerekiyor. Nüfusu bizden çok daha büyük, buna karşın daha küçük bir alana sahip Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere ve benzeri ülkelerdeki yerleşim birimleri çok daha insani boyutlarda ve insana yaşam sevinci verecek şekilde düzenlenmiştir.

 

Radikal kararlar gerekir

Şu sıralarda var olan düşünce yapısında ve mevcut sistemde ufak değişiklikler yapmak yerine, radikal çözümlere ulaşacak düşünceler gündeme getirilmeli ve tartışılmalıdır. Artık ülke sathında planlama yapma gerektiği ortadadır. Mevcut şehirlere yerleşmeyi kanun zoru ile yasaklamak mümkün değildir. Bunun yerine rekabetçi bir düzenin ortaya çıkmasına ve her türlü çağdaş olanakla donatılmış yeni yerleşim alanları oluşturmak ve yeni alanlarda konut yapılarının yüksekliğini sınırlamak, bu alanların iş ve hizmet sektörü olarak planlanan merkezleri dışında yüksek yapı yapılmasına mâni olmak gerekir.

 

Bir dönem yapı sektöründe TOKİ’nin öncülük yaptığı gibi, kurulacak yeni bir kurumun bu görevi yapması sağlanmalıdır. TOKİ’nin yeni bir düzenleme ile böylesi bir görevi üstlenmesi mevcut alışkanlıklarını devam ettirme olasılığı dolayısıyla mümkün değildir. Emlak-Konut Şirketi’ne benzer yeni bir oluşum, ülke sathında yeni yerleşim alanları oluşturmak, bunların büyüklüklerini belirlemek ve çevrelerinde yeni orman alanları olarak oluşturmak üzere görevlendirilmelidir.

 

Bu konuyu iki sayfaya sığan bir yazı ile çözümlemenin mümkün olmadığını belirtmek isterim. Ancak gelecekte büyük problemlere (bakım, onarım, ekonomik eşitsizlikler) neden olacak bugünkü durumun acilen teşhis edilerek çözüm yollarının araştırılmasının şart olduğuna inanıyorum.