Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

GURUR ÜZERİNE

 

Sözlüklerde gurur; “kendini beğenme, büyüklük taslama, boş şeylerle öğünme, kibir” olarak açıklansa da ben kişinin kendisiyle gurur duymasını, “utanç duyulacak işler veya davranışlar içine girmeyen, her zaman doğruyu arayan ve doğru işler yapmak isteyen insanların kendilerini değerlendirirken duydukları bir his” olarak düşünürüm. Büyüklük taslamadan, kibir duygusuna kapılmadan yaptığımız işler, diğer kişilere karşı olan davranışlarımız, yaptığımız işlerin toplumda gördüğü karşılık zaman zaman göğsümüzü kabartır, gurur duyarız.

 

Her zaman için gerek insanın gerekse insanlığın başarısı huzur içinde ve yaşamı ile gurur duyarak hayatını sürdürmesine bağlıdır. Elbette yaşam zaman zaman bazı endişelere ve huzursuzluklara açıktır. Ancak, huzur ve gurur içinde geçen sürenin uzunluğu başarının büyüklüğünü gösterir. Bu sözlerimin yanlış anlaşılmamasını isterim. Kibirlenmeden yapılan işlerle gurur duymak herkesin ihtiyacıdır. Her ne kadar kalabalıklar içinde geçen yaşamda yalnız kalmak ve insanın kendi kendiyle hesaplaşması giderek zorlaşsa da insanın “ben yaşam boyu ne yaptım, insanlığa ne gibi katkılarda bulundum” diye sorması ve yaptığı işlerden dolayı gurur duyması gerekir.

 

Başarılı olabilmek için olaylara ve hoşgörü ortamının gelişmesine aktif bir şekilde düşünce ve çalışmalarımızla katılmamız lazımdır. Genel olarak bütün toplumlar muhafazakardır. Olaylara katılma ve düşüncelerini hoşgörü çerçevesi içinde ifade etmek yerine, olaylara seyirci kalmayı ve şikâyet etmeyi tercih ederler.

 

İngiliz düşünür Thomas Hobbes “...uygar durumların dışında, her zaman herkesin savaşı vardır...” demekte. İçgüdüsel tutum çoğunlukla toplum yerine, kişilerin olayları yönlendirmelerine ve sorunları büyüterek savaş ortamı yaratmalarına yol açabilir.

 

Bugün halledilmesi gereken en önemli sorunumuz kişisel zaman ve çaba harcayarak tartışma ve çözüm üretme yerine, eleştiri ve şikâyetle sık sık geriye dönme isteğimizdir. Geriye dönmek ne derece mümkündür. Geçmiş bize mutlu ve sağlıklı, gurur duyulacak bir yaşam için gereken ipuçlarını vermekte, elbette ki anlayana. Bunun için eğitim alır, öğrenir, çalışırız. Buna rağmen yaptığımız çoğu iş rutin, günlük uğraşlarla geçer. Ancak zaman zaman önümüze yapmaktan gurur duyacağımız bazı işler çıkabilir. Eğer bu çalışmayı gurur duygumuzu tatmin edecek şekilde yapabilirsek, mutlu oluruz.

 

Her insan, insanı bir yana bırakın uzun bir süredir bizimle birlikte yaşayan her canlı, doğası gereği yaptığı işten dolayı övgü bekler. Bu övgü sonucu da gurur duyar. Bu gururu kibir, övünme, kendini beğenme olarak değerlendirmemek gerekir. Elbette övgüye değer görülen kişi de bu başarısından dolayı büyüklük kompleksine kapılmamalı, her şeyden önce bir insan olduğunu, övgüye değer işler yapmakla birlikte diğer insanlardan çok da büyük bir farkı olmadığını unutmamalıdır.

 

Bizim ülkemizde övgüye değer işler yapmak çok zordur. Öncelikle hemen her şeyin yönetiminin başında olan kişilerce uygun görülen çalışmalar olması gerekir. Kanunlar, yönetmelikler, kimi yazılı kimiyse yazılı olmayan kural ve düşünceler nedeniyle farklı şeyler yapmak, farklı çalışmalarda bulunmak güçtür. Bu nedenle yapılan çalışmaların çoğu geçmişin birer kopyası olmaktan öteye gitmez ve evrensel bir değer taşımazlar. Övünç duyulan işler farklı düşüncelerin ürünüdür, farklı düşünce alanları daraldıkça övgü alacak, gurur duyulacak çalışmalar azalır. Çünkü çoğu kişi yapılanın birer kopya olduğunun farkında olmasa da yapan kişi ne yaptığının farkındadır ve zaman zaman yaptığı çalışmanın bir kopya olduğunun anlaşılacağı tedirginliği içinde, gurur duymaktan kaçınır.

 

Francis Bacon, “Övgü Üzerine” isimli denemesinde: “Övgü erdemin görüntüsüdür, ama bu görüntü kendisini yansıtan ayna ya da cama göre değişir. Halk çoğunluğundan gelen övgü genellikle yalancıktan, değersiz bir övgüdür, üstelik gerçek erdemli kişilerden daha çok görünüşüyle göz boyayan kişilere yönelmiştir; çünkü yığınlar birçok yüce değerden anlamazlar. En sıradan üstünlükler onların övgüsünü görür, şöyle böyle değerler hayranlıklarını uyandırır, en yüce değerleri ise kavrayacak yetiden yoksundurlar” demekte.

 

1996 yılında bir seyahat dolayısıyla New York’taydım. Akşam bir gurup arkadaş yemeğe çıktık. Yemek dönüşü gecenin ilerlemiş bir saatinde otele girerken, kapının camlarını silen yaşlıca bir adama gözüm takıldı. Kendini yaptığı işe öylesine kaptırmıştı ki dünyanın farkında bile değildi. Biraz geriye çekilip onu seyretmeye başladım, bir süre sonra kendisini izlediğimi fark etti ve gülerek “bakın camları ne güzel temizliyorum değil mi?” diye bana seslendi. “Evet, çok güzel sizi kutlarım” dedim. Bunca senedir o insanı düşünürüm ve içimden “ne güzel, bir cam silicisi bile yaptığı işten gurur duyabiliyor” diye geçiririm.

 

Anlaşılan insanlık var olduğu sürece övgü karmaşası devam edecek, çoğunlukla sıradan çalışmalar övgüye değer görülürken, geleceği oluşturmak, geleceğe mesaj ileten çalışmalar sürmekte olan hay huy arasında görmezden gelinmekte. Halbuki hepimizin yaptığı işler için gerçekten övgüye ve bu övgü sonucu gurur duymaya hakkı var. Yapılan çalışmalardan dolayı gurur duyulmayan bir hayat acaba gerçek bir yaşam mıdır?