Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

BÜROKRASİ ÜZERİNE

 

... Bürokrasi öyle korkunç bir saltanat kurmuş, işleri öylesine mevzuat çemberine almıştır ki rejimleri, kalkınmaları ve işçinin, halkın sosyal kaderini dahi kendi zihniyetine göre çizmektedir...

Ahmet Kabaklı

 

Sözlüklerde bürokrasi; “Kamuya ait işlerin ve işlemlerin bir memur kadrosu elinde uzun, güç ve dolaşık yollardan yürütülmesi, şekle ve mevzuata gerektiğinden fazla ve yapılacak işe zarar verecek derecede bağlı kalan çalışma tarzı ve zihniyeti, memur zihniyetinin hakimiyeti, kırtasiyecilik.” olarak tarif edilmekte. Bu nedenle, yüz yıllar, bin yıllar boyu devletlerin, yöneticilerin kaderini bürokrasi tayin eder olmuştur.

 

Bin yıl önce Nizamü’l-Mülk “Siyasetname” isimli eserinde bürokratik oluşuma on bölüm ayırır. “... Kadılar, hatipler, muhtesibler ve işlerinin revnak bulmasına dair...” olan onuncu bölümde, “... Tanrı azze ve celle padişahlara bahşettiği nimeti hiçbir kuluna nasip eylememiştir. Padişaha kendi kullarına hükmetme hakkı vermiştir. Bundan ötürü padişahın pür-adil olması ve mazlumlara kıyan elleri kırması gerektir...” demekte. Bu vesileyle Acem şahlarının bir töresini örnek verir. Bayramlardan birkaç gün evvel, “Falan güne hazır olunuz” diye tellallar halka bir duyuru yaparlar. Bayram günü geldiğinde bir tellal saray kapısında halka şu sözlerle duyuru yapar.

 

Her kim ki birisi halini, isteğini arz etmekten iş bugün alıkonulursa, şah o kişiye aman vermeyecektir.

 

Günümüzde bu yöntemi kullanmak artık ne yazık ki mümkün değil. Büyük bir coğrafya üzerine yayılmış, milyonlarca nüfusu olan ülkelerde yalnızca bayramlarda halkın bürokrasiyle olan sorunlarını halletmek ne derece çözüm getirir. Modern çağda bu yöntem yerine halkın temsilcilerinden oluşan gerek yerel gerekse genel meclis üyeleri, hükümeti oluşturan bakanlar bu görevi üstlenmiş olup, bürokrasiye karşı halkın istek ve beklentilerini karşılayacak düzenlemeler yapmak ve halkın mutluluk ve refahı için onların işleyişini denetlemekle görevlendirilmişlerdir.

 

Son zamanlarda giderek artan bir hızla halkın temsilcilerinin bürokrasiye karşı halka yardımcı olmak yerine bürokrasinin yanında yer aldıklarını ve hemen her problemin hal olması beklenirken, daha büyük sorun haline geldiğini görmekteyim.

 

Geçen günlerde siyaset erbabı olduğunu söyleyen biri bürokrasinin endişelerini anlatırken, en büyük endişelerinin bulundukları yeri muhafaza etmek olduğunu bu nedenle onları haklı gördüğünü söyledi. İnanmakta zorlandım, halkın problemlerini çözüme kavuşturmakla yükümlü bir kişi, ortaya çıkan sorunları görmezden gelmekte, bürokrasinin yanında yer almanın görevi gereği olduğunu sanmaktaydı. Sanırım burada ki problem halkın temsilcisi olan kişinin konular hakkındaki bilgisizliğidir. Var olan veya kendisine iletilen sorunları çözecek bilgi birikimi olmadığı için, bürokrasinin kendisine verdiği bilgi ile hareket etmekte ve bürokrasinin doğruluğuna inanmaktadır.

 

Bu konuda dikkatimi çeken ve uzun süredir dile getirdiğim bir diğer problem de, devlet yapısı içinde müfettiş adı altında giderek genişleyen bir bürokratik kadronun var oluşudur. Hemen her müfettiş yapılan bir işi, verilen bir kararı eleştirmekte, niçin yapıldığını sormaktadır. Bu nedenle çoğunlukla bulunduğu görevi muhafaza etmek isteyen çoğu bürokrat, hemen hiçbir şey yapmamayı, karar vermemeyi tercih etmekte. Böylece de ortada soruşturulacak bir şey olmamasını sağlamaktadır. Ancak bu yöntem giderek hiçbir iş yapmayan, hemen hiçbir karar almayan kişilerin, herhangi bir soruşturma geçirmedikleri, herhangi bir uyarı almadıkları için yükselmelerine ve giderek yönetici olma yolunu açmaktadır. Bu tür yöneticiler de yönettikleri insanlardan aynı davranışları beklemekte ve giderek devlet de hareket ve ileri doğru atılım kabiliyetini kaybetmektedir.

 

Gelişmiş ülkeler bu durumu her dört veya beş yılda bir değişen halkın temsilcileri ve buna bağlı olarak değişen üst düzey yöneticiler ile halletmektedir. Bu yöntem bulunduğu pozisyonu muhafaza etmek isteyen yönetici veya bürokratın katılaşmasını önlemekte, halkın yararına hareket eden yönetici veya bürokratın görevini layıkıyla yerine getirmesini, sorunları çözmek için çalışmasını sağlamaktadır. Ne yazık ki ülkemizde zaman zaman uzun süren bazı iktidar dönemlerinde bürokrasi artmakta ve sorunlar büyümektedir.

 

İçinde bulunduğumuz dönemde bu sorunları en aza indirmek için yeni bir model olan Başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Ancak bu model de yer alan bazı yöneticiler halkın temsilcisi olduklarının ve onların sorunlarını çözmekle yükümlü bulunduklarının farkında değiller. Görevli oldukları konular hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları için en yakınlarında olan bürokratik kadrolar tarafından yönlendirilmekte ve gerçeklerden giderek uzaklaşmaktadırlar. Sorunlar büyümekte, bu sorunları halletmek için gereken bürokrasi dışı istişarelerden kaçındıklarından veya buna vakit bulamadıklarından sorunlara çözüm üretememektedirler.

 

İçinde yaşadığımız salgın dönemi yöneticilerin sık sık bürokrasi dışı toplantılar düzenlemesine, sorunları birebir yaşayan insanların ağızlarından duymalarına mâni olmaktadır. Millete karşı devleti korumak gibi bir anlayış ile gelişen bürokrasinin kendini riske sokacak herhangi bir eyleme olur vermesi bugün için mümkün değil gibi.

 

Ancak acilen bu soruna bir çözüm getirmek gerekiyor. Hiç unutmayalım ki altı yüz yıl önce Şeyh Edebali, Osman Gazi’ye; “Ey oğul! Milleti yaşat ki, devlet yaşasın.” demiştir.

 

Devletlerin gücü, bürokrasinin büyüklüğü değil, onu oluşturan milletin refah, mutluluk ve zenginliği ölçüsünde büyüktür.