Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

İSTANBUL ÜZERİNE V - İSTANBUL’UN TEPELERİ

 

7 TEPEDE SUR İÇİNDE

 

İstanbul'un tepeleri denilince birçok kişi Çamlıca Tepesi'nden başlar saymaya. Halbuki, 7 tepeli bu muhteşem kentin tüm tepeleri sur içinde kalan eski şehirde yer alır. İşte İstanbul'un 7 tepesi...

 

Zaman zaman televizyonlarda bazı yarışma programlarını seyrederken, nasıl bu kadar cahil olunabilir diye hayıflanır dururum. “İstanbul’un tepeleri nereleridir?” veya “İstanbul’un kaç tepesi vardır?” Seyrederken rastladığım yarışmacıların hemen hepsi Çamlıca Tepesi diye saymaya başlıyor. Üstelik bu yarışmacıların büyük bir bölümü İstanbullu olduklarını söylüyorlar. Hemen aklıma bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür sözleri geliyor.

 

Günümüzde Kocaeli’nden Tekirdağ’a kadar uzanan bölgeye İstanbul demekteyiz. Ancak çok değil elli yıl öncesine kadar, İstanbul denince akla günümüz Fatih İlçesi, yani surlarla çevrili olan alan gelirdi. Bu alanın karşısında yer alan bölge Galata ve zaman zaman Beyoğlu, surdışına doğru, Haliç kıyısında yer alan bölge ise Eyüp, karşı yakadaki yerleşme ise Üsküdar olarak adlandırılırdı. Çocukluğumda, hatta gençliğimde, oturduğumuz Kuzguncuk’tan günü birlikte olsa şehre gidiyorum, nereye denince de İstanbul veya Beyoğlu sözlerini duyardık. Bu nedenle benim aklıma İstanbul denince yalnızca suriçi, eskinin Eminönü ve Fatih ilçelerinin kapladığı bölge gelir.

 

Yedi tepeli İstanbul

 

Gelelim İstanbul’un tepelerine, bahis konusu sorulara çoğunluğun verdiği cevap, gerçekte içinde yaşadıkları şehri bilmemekten kaynaklanmaktadır. İstanbul’un tepeleri sur içinde yer almaktadır. Hoş, bugünkü yapı kalabalığı içinde bu tepeleri seçmek, neresi tepedir, neresi yapıların yükseltisidir fark etmek zor olsa da! Yüzyıllardır yedi tepeli denilen şehrimizi yeniden tanımak açısından kısaca bu tepeleri tarif etmenin faydalı olacağını düşünmekteyim.

 

BİRİNCİ TEPE, günümüz Topkapı Sarayı’nın Bab-üs Selâm denilen II. Avlu’ya giriş kapısının bulunduğu yer olup deniz seviyesinden yaklaşık 40 metre yüksekliktedir. Fetih öncesi bazı antik dönem tapınaklarının, kutsal alanların, kiliselerin yer aldığı bu tepe hem Boğaziçi, hem Marmara yönünden şehir siluetini etkiler.

 

İKİNCİ TEPE, Roma döneminde Forum Constantinus denilen büyük meydanın ve ortasına dikilen Çemberlitaş’ın hemen batısında yer alan ve üzerinde Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından Köprülü Külliyesi’nin bir parçası olarak 1659-60 tarihinde yaptırılan ve günümüzde bir bölümü ayakta olan Vezir Hanı’n yer aldığı tepe olup, denizden yaklaşık 56 metrelik bir yükseltiye sahiptir.

 

ÜÇÜNCÜ TEPE, Helenistik ve Roma mezarlığının bulunduğu, 393 yılında açılışı yapılan Forum Theodosius’un inşa edildiği büyük alanın kuzeyinde bir dönem Eski Saray’ın, günümüzde ise İstanbul Üniversitesi Merkez Binaları ile Bayezıd Yangın Kulesi’nin yer aldığı ve denizden 60 metre yükseklikte olan tepedir. Bu tepenin hemen güney doğu yamacında Sultan II. Bayezıd tarafından 1505 yılında tamamlanan Bayezıd Camii ve Külliyesi bulunmaktadır.

 

DÖRDÜNCÜ TEPE, Fetih öncesi dönemde İmparator Konstantin ile pek çok Roma İmparatoru’nun mezarlarının bulunduğu Aziz Havariyyun Kilisesi’nin yıkılmasından sonra, 1463-1470 tarihleri arasında Fatih Camii ve külliyesinin yapıldığı tepe olup, denizden 60 metre yüksekliğindedir. Ancak burada belirtmek istediğim bir diğer nokta ise bugünkü caminin Fatih döneminde yapılan cami olmayıp, Sultan III. Mustafa (1757-1774) döneminde Mimar Mehmed Tahir Ağa tarafından yeniden yapılan yapı olduğudur.

 

Kumruu Mescit Camii

 

BEŞİNCİ TEPE, Denizden 70 metre yüksekliğinde olan beşinci tepenin üzerinde önemli bir yapı bulunmaz. Bu tepe çevresinde yer alan yapılar Mimar Sinan tarafından yapıldığı ileri sürülen Kumrulu Mescit Camii ve Şeyh Nurettin-i Cerrahi Tekkesi’dir. Bu tepenin kuzeye, Haliç’e doğru uzanan yamacında ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından babası Yavuz Sultan Selim adına inşa ettirilen ve yapımı 1522 yılında tamamlanan Sultan Selim Camii ve Külliyesi bulunmaktadır.

 

ALTINCI TEPE’nin üzerinde 1562-1565 yılları arasında Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili kızı Mihrimah Sultan adına yapılan Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ve Külliyesi bulunmakta olup, İstanbul’un 76 metre ile en yüksek tepesidir.

 

YEDİNCİ TEPE, Altımermer adı ile bilinen semte Roma döneminde inşa edilen ve Çukurbostan adıyla tanınan Mokios açık su haznesinin hemen kenarında yer alan ve Abdullah Ağa tarafından inşa ettirilen Macuncu Mescidi’nin yer aldığı, denizden yaklaşık 58 metre yüksekliğindeki tepedir.

 

Haritada da görüldüğü gibi İstanbul’un altı tepesi, Haliç’e paralel olarak dizilmekte olup, şehrin Marmara yönünde yalnızca bir tepesi bulunmaktadır. Bu durum aynı zamanda İstanbul’un deprem riskinin bulunduğu alanları da belirten bir göstergedir. Haliç’e paralel tepeler dizisi kayalık alanların oluşturduğu bir yükselti olup, İstanbul’un pek çok alanı çeşitli devirlerde, bu tepelerden akan alüvyon birikintilerinin oluşturduğu düzlüklerden meydana gelmektedir. Özellikle bu tepelerin üzerine veya hemen yamaçlarına yapılan anıtsal yapılar, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmed Camii, Bayezıd Camii, Süleymaniye Camii, Fatih Camii, Mihrimah Sultan Camii İstanbul’un bin yıllar içinde oluşan siluetine damgasını vuran eserlerdir.

 

Yahya Kemal'in İstanbul'u

 

Umut ediyorum ki, bu yazıyı okuyanlar bundan böyle İstanbul’un tepeleri denince hem geçmişin İstanbul’unun neresi olduğunu ve onun tepelerinin neler olduğunu hatırlayacak ve benim gibi verilen cevaplar karşısında kendi kendilerine “bu ne cehalet, hem İstanbul’da yaşa hem de, içinde yaşadığın şehirden bu kadar habersiz ol” diye hayıflanacaklardır.

 

''Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.


Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.''

 

Yahya Kemal Beyatlı