Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

RUMELİHİSARI

 

İlk yapımız olan Güzelcehisar’dan sonra İstanbul’da yaptığımız ikinci yapı Rumelihisarı’dır... Bu şehrin vazgeçilemez simgelerinden biri olan ve döneminin inşaat şartları olağanüstü zorlanarak dört-beş ay gibi kısa bir süre içinde bitirilen, Boğaziçi’nin en önemli anıtsal yapılarından biri olan Rumelihisarı’nı niçin görmezden geliriz?

 

Bir önceki yazımızda İstanbul’daki ilk yapımız olan Güzelcehisar’dan bahsetmiştik. İstanbul’da yaptığımız ikinci yapı ise Rumelihisarı’dır. Yapıldığı dönemden itibaren sırasıyla Kal’a-i Cedîd, Kulle-i Cedîde, Yenicehisar, Yenihisar, Boğazkesen Kalesi, Nikhisar, Başkesen Hisarı gibi çeşitli adlarla anılan bu yapı, yaklaşık 32.000 metrekare büyüklüğündeki bir alan üzerine kurulmuştur. Devrinin tanıklarına göre 1452 yılı Mart ayı sonlarında başlanan inşaat dörtbeş aylık bir yapım süresi sonrası 1452 yılı Ağustos ayı içinde tamamlanarak Boğaz geçişlerinin kontrol altına alınması sağlanır.

 

Bu yapının yapılması ile ilgili bir de söylenti vardır: Fatih Sultan Mehmed, İmparatordan Boğaziçi’nde bir manda derisi kadar yer talep eder. Bu istekte bir sakınca görmeyen İmparator izin verir. Manda derisinin ince şeritler halinde kesilmesini ve onun çevrelediği alanın belirlenmesini isteyen Sultan, böylelikle geniş bir arazinin sahibi olur. Fetihten sonra stratejik önemini kaybeden yapı ve Kara Burç da denilen Saruca Paşa Kulesi, 16. yüzyıldan itibaren uzun bir dönem hapishane olarak kullanılır. Evliya Çelebi “Padişah ne zaman birine gazap etse onu mim kulesine hapsettirir“ der. 1587’de kuleyi gezen Reinhold Lubenau, burada hapis yatanlar hakkında detaylı bilgi verir. Son yıllara kadar da tutukluların kule duvarlarına yazdıkları bazı yazıları görmek mümkündü.

 

BİRÇOK ONARIM GEÇİRDİ

 

1509 depreminde önemli ölçüde zarar gören yapı ve kuleleri kısa süre içinde onarılır. Zaman içinde pek çok onarım geçiren yapının, Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde büyük bir onarım geçirdiği bilinmektedir. İstanbul’un fethinin 500. yılı nedeniyle onarımı kararlaştırılan yapıda 1954 sonlarına kadar çeşitli engeller sonucu onarımına başlanamaz. Nihayet 25.12.1954 tarih ve 4/4198 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile söz konusu restorasyonun emaneten yapılmasına karar verilir. Bu karar günümüz restorasyon çalışmalarına örnek teşkil edecek niteliktedir. Geçmiş dönemde büyük çoğunluğu emanet usulüyle yapılan yapıları, günümüzde müteahhitlik usulü ile restore etmeye çalışmanın sonucu ortaya çıkan kötü örnekleri ve maliyetleri gördükçe ileri gideceğimize, hızlı adımlarla geriye gitmekteyiz diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

 

Rumelihisarı, yapımında görevlendirilmeleri nedeniyle kendi isimleriyle anılan üç büyük kule, kıyıda Halil Paşa Kulesi, yukarıda kuzey doğu köşesinde Saruca Paşa Kulesi, kuzeybatıda Zağanos Paşa Kulesi, çok sayıda burç ve beden duvarlarından oluşmaktadır. Beden duvarları, burç ve kulelerin kagir olmasına karşın, kaleiçini oluşturan büyük alanda hemen her kale içinde olduğu gibi ahşap yapılardan oluşan bir dizi bina ve hemen her kalenin olmazsa olmazı bir mescit bulunmaktadır.
1876-1877 tarihli Esâmi-i Mahallât Defteri’ne göre Hacı Kemalettin ve Kale Derunu olarak iki ayrı yerleşmeden teşekkül eden bu mahalle, 46 haneden oluşmaktadır. Muhtemelen 20 civarında evin bulunduğu Kaleiçi’nden günümüze yalnızca mescidin tabanı ile yarı yıkık minaresi ulaşır. Geçmişe ait fotoğraflarda bazıları tepe pencereli olarak görülen bu yapılar muhtemelen 18. yüzyıl sonları ile 19. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmış olmalıdır. 1955-1958 arasında yapılan restorasyon çalışmaları sırasında yıkılan bu evlerin projenin mimarlarından biri tarafından “gecekondu” olarak nitelenmesi hazin vericidir.

 

Eski fotoğraflarda görüldüğü gibi hisarın beden duvarları ve kulelerinin her yıl badanalanarak görkemli görünüşü ortaya çıkarılmaktadır. Bu işlem aynı zamanda taşların arasındaki derzlerin doldurarak, harçların bozulmasını ve boşalmasını önlediği gibi yabani bitkilerin çıkışına da engel olarak tahribatı azaltmaktadır. Her ne kadar fotoğraf dönemine kadar varlıklarını koruyamazlarsa da kulelerin ve bazı burçların üzerlerinde kurşun kaplı ahşap çatılar olduğu bilinmektedir.

 

CEMAL PAŞA’NIN PLANI

 

Bu şehrin vazgeçilemez simgelerinden biri olan ve döneminin inşaat şartları olağanüstü zorlanarak dört-beş ay gibi kısa bir süre içinde bitirilen, Boğaziçi’nin en önemli anıtsal yapılarından biri olan bu görkemli yapıyı niçin görmezden geliriz? Birinci Dünya Savaşı sırasında Bahriye Nazırı olarak görev yapan Cemal Paşa’nın Rumelihisarı’nı restore ettirerek burada bir Deniz Müzesi kurma düşüncesi bazı istimlaklere ve Maximillien Zürcher isimli İsviçreli bir mimarın çalışmalarına rağmen savaşın kaybedilmesi nedeniyle gerçekleşemez. Rumelihisarı’nın günümüzdeki hali üzücüdür. Her ne kadar kale bedenleri, burçlar ve kulelerin dıştan görülen kagir duvarları -yer yer derz aralarından çıkan ağaçlar ve bitkilerle tahribe uğramaktaysa da- sağlam görünmesine karşın, gerek burçların gerekse kulelerin ahşap katları çökmüş, kale bedenleri üzerinde yer alan seyirdim (yürüme) yolları bakımsız durumdadır. Kaleiçi’nde denetimsiz olarak büyüyen ağaçlar, yapının iç mekandan seyredilmesine büyük ölçüde engel olmaktadır.

 

Günümüzde pek çok yapının restorasyonu ve çağdaş olanaklarla yeniden kullanımı için yoğun çaba sarf edilmektedir. Acaba hangi insaf sahibi bürokratımız himmet edip de İstanbul için yeni bir cazibe merkezi olabilecek Rumelihisarı’nın ele alınmasına destek olacaktır? Kulelerin külahlarının yapılması, içindeki mahallenin mevcut belgeler ışığında ayağa kaldırılması, mescidin yenilenmesi, kâgir kısımların badanalanması öncelikli yapılması gerekenlerdir.

 

KULENİN İÇİ MÜZE OLMALI

 

Zaman zaman yurtdışı seyahatlerimde kaleleri gezme imkanı bulurum. Her defasında aklıma İstanbul’un sahip olduğu Anadoluhisarı, Rumelihisarı ve Yedikule Hisarı gelir, kadir bilmezliğe ve sermaye ziyanlığına üzülürüm. Bu şehirdeki varlığımızın erken örneklerinden olan, hemen hepsiyle övünmemiz ve gelir kaynağı olarak kullanmamız gereken bu yapıları kaderlerine terk etmenin nedenlerini anlayamam.

 

Dilerim Rumelihisarı kısa sürede esaslı bir onarıma alınarak daha önceleri var olan yapıları yeniden ihya edilerek şehrimizi şenlendirecek fonksiyonlarla donatılır ve turizm faaliyetlerine katkı sağlayacak şekilde kullanılmak üzere hizmete açılır. Her kulenin içi bir müze olarak düzenlenebilir; dükkân ve kafelerle ile zenginleştirilir. Rumelihisarı’nın konser ve sanatsal etkinliklerle talep gören, gezilip görülmesi gereken bir mekâna dönüşmesi dileğiyle.