Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

‘İDEAL AHLAK’ VE ‘ADALET’ ÜZERİNE

 

Ahlak hepimizin yüreğinde bulunan bir duygudur. Zaman zaman onu görmezden gelsek de, oradadır ve özellikle yalnız kaldığımızda “vicdan azabı” olarak bizi uyarır... Bir toplum gerek kişisel, gerekse toplumsal ahlakını ise küçük yaşta yapılan eğitim sonucu edinir...

 

- “Ah! Şu on dört cildi yazan Monsieur Le Beau, bu budalalığı nereden bulup çıkardınız? Öyle ise Sokrates’in, Zaleucus’un, Kharondas’ın, Cicero’nun, Epiktetos’un, Marcus Antonius’un ahlakı ne oluyor?” diye sorar.

 

- “Bir tek geometri olduğu gibi bir tek ahlak vardır, Monsieur LeBeau. Ama bana diyecekler ki, insanların çoğu geometriyi bilmez. Evet, ama biraz uğraşınca herkes bunu anlayabilir. Çiftçiler, ırgatlar, sanatçılar onu yüreklerinde bulurlar,” diyerek cevap verir.

 

Ahlak dilimize Arapçadan gelen bir kelime olup, hulk, yaratılış, tabiat ve huyun çoğulu olarak kullanılan bir kelimedir. İnsandaki iyi ve kötü huylar, insanı manen yükselten iyi tabiatlar, faziletler, bir toplumda kişilerin davranışlarını düzenleyen ve herkesin uyması gereken kurallar olarak açıklanır.

 

Ahlak hepimizin yüreğinde bulunan bir duygudur. Zaman zaman onu görmezden gelsek de, oradadır ve özellikle yalnız kaldığımızda “vicdan azabı” olarak bizi uyarır. Bazı insanların yalnız kalmak istememeleri, yalnız kalmaya tahammül edememeleri, kendileri ile yüzleşmekten kaçınma arzusu, ister istemez yüreğimizde bulunan ahlâk anlayışı ile karşılaşmamak isteği midir?

 

EVRENSEL AHLAK KURALLARI

 

Antik dönemden itibaren tüm düşünürler, topluma önderlik etmeye çalışan insanlar ahlak felsefesi/etik üzerinde çalışmışlar, gerek insan gerekse toplum için neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda fikirler ileri sürmüşlerdir. İnsanlığın var oluşundan itibaren oluşan temel ahlak kuralları tartışılmaya açık değildir. Anne ve babaya hürmet et, öldürme, çalma, yalancı şahitlik yapma, başkasının malına göz dikme, zina yapma, gibi temel ahlâki prensiplerde hemen hemen tüm toplumlar düşünce birliği sağlamıştır.

 

Benzer evrensel kurallar, On Emir olarak insanlığa tebliğ edilir. Neyi değiştirir ki evrensel ahlak kurallarının, “Allah’ın” kelâmı olarak kabul edilmesi, insan yine insandır. Dilediği kurala uyar, dilemediklerine uymaz; hiç bir ahlaki kabul veya dini zorunluluk insanı kurallara uymaya mecbur kılamaz. İnsan isterse en temel ahlak kurallarını bile dilediği şekilde esneterek kendisiyle uyumlu bir hale getirebilir. Önemli olan ahlak kurallarının yüreğimizdeki yeridir. Bu da ancak eğitim ile oluşur.

 

ARİSTOTELES’İN BAKIŞI

 

“Bir davranışın iyi veya kötü olduğunu ahlâk mı, yoksa politika mı tespit edecektir?” Aristoteles’in düşüncesine göre bu konuda değer yargısı verecek olan politikadır. Dolayısıyla ahlakı yapan ve düzenleyen politikadır. Aristoteles’in bu yargısını bugün doğru olarak kabul etmek ve uygulamak ne derece mümkündür? O dönemdeki elitler arası politikada kabul edilebilir bir görüş olarak değerlendirilse de günümüzde toplumun her kesiminin katıldığı ve giderek hemen her kutsalın zedelendiği siyaset ortamı içinde ideal ahlâkı muhafaza etmek nasıl mümkündür?

 

Aristoteles: “İyi, en yüksek ilme, bütün ilimlerden daha öncelikli olan ilme tabi olmalıdır. Bu ise politika ilmidir. Politikanın bütün öteki ilimleri kullanması ve kanun adına neyin yapılıp, neyin yapılmaması gerektiğini emretmesini dikkate alınacak olursa denebilir ki, politikanın gayesi, her çeşit ilimlerinde gayesini kapsar. Sonuç olarak politikanın gayesi, gerçek iyi, yani ‘insan için olan en yüksek iyidir.”

 

Bir taraftan kanun yapıcı rolünü, diğer taraftan yapılan bu kanunları uygulama görevini üstlenen politikacı, yazılı kurallar kadar, toplumda yerleşik hale gelen ahlaki kuralları da gözetmek zorunda değil midir? Gerek kişisel gerekse toplumsal ahlâkın oluşmasında vazgeçilmesi mümkün olmayan ilkelerden biri olan adalet, kanun yapıcıyı, yani politikacıyı da bağlayan bir ilkedir. Tüm dünyanın içinde bulunduğu karmaşayı göz önüne aldığımızda, günümüzde Aristoteles’in önerdiği şekilde, politikanın ahlâka değil, ahlâkın politikaya yön vermesi gerektiğini kabul etmek daha doğru olacaktır.

 

AİLE İÇİ EĞİTİMİN ÖNEMİ

 

Bir toplum gerek kişisel, gerekse toplumsal ahlakını küçük yaşta yapılan eğitim sonucu edinir. Bu eğitim, okul gibi devletin olanaklarından ziyade - bir anlamda ise politikacının oluşturduğu kurallar çerçevesinde edinilebilen bir alışkanlıktan çok - aile ortamı içinde yapılan eğitimle oluşur. Bu nedenle toplumsal bir ahlâktan bahsetmek istiyorsak aile içi eğitime ağırlık vermemiz gerekir. Daha küçük yaştan öğretilmelidir ki; ideallerimiz gerek kişisel gerekse toplumsal ahlak kurallarına uyumlu olmalı ve başkaları için kötü örnek oluşturmamalıdır.

 

İnsanlığın var oluşundan bu yana tüm toplumsal kabullerin, çok tanrılı dinlerin, semavi dinlerin ve temel hukuk kurallarının varmak istedikleri en önemli temel hedef kişisel ve toplumsal ahlak kurallarının yaygınlaştırılması ve insanlığın bu kurallar çerçevesinde ilerlemesidir. Günümüzde büyük sıkıntılar içinde olsa da adalet duygusunun geliştirilmeye çalışılmasının temel nedeni toplumsal ahlak kurallarının tüm insanlığa eşit oranda uygulanması isteğidir.