Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Yayımlar / Bildiriler

MİMARİ BİR ESTETİK MALZEMESİ OLARAK BETON

 

Haber : Sevim Büyüktaş Demir

 

Meslek hayatında 43 yılı geride bırakan Mimar Dr. Sinan Genim için beton mimari bir form ve estetik elde etmede güçlü bir araç. Betonu; işini adam gibi yapan, işine zaman ayıran ve özen gösteren kişilerin mutlaka kullanacağı modern bir malzeme olarak tanımlayan Genim, benzer özelliklere sahip, kolayca ulaşılabilen ve ucuz yeni bir yöntem bulunana kadar kullanılacak en yaygın malzeme olarak betonu görüyor.

 

Betonu güçlü bir mimari form ve estetik için gerekli olarak nitelendiren Genim, kullanımsırasında malzeme hakkında gerekli tüm bilgileri verebilecek ekiple çalışmayı tercih ettiğini söylüyor. Sinan Genim’le mimarlığı, projeleri ve malzeme tercihleri üzerine konuştuk. Anne tarafında neredeyse tüm erkeklerin mimar olduğunu belirterek söze başlayan Genim, mimarlığa hep özlem duyduğunu söylüyor. Genç yaşında, önce Sedad Hakkı Eldem, Behçet Ünsal gibi hocalarla çalışmasının getirdiği avantaj ile Oktay Aslanapa ve Nurhan Atasoy ile birlikte olmanın, daha sonraları Hayrullah Örs gibi sanat ve kültürle ilgilenen bir kişiyle tanışmasını büyük bir lütuf olarak niteleyen Genim, “Hayrullah Örs vasıtasıyla Orhan Şaik Gökyay, Mazhar Şevket İpşiroğlu gibi insanları tanımış olmak benim için büyük bir şanstı. Bu arada üniversitede asistan olduğum dönemlerde iki hocamın beni yönlendirmesi sayesinde bugünlere geldim. Belki onlar olmasaydı şimdi burada olamayacaktım” diyor. 1945 doğumlu olan Sinan Genim, geride kalan zamana baktığında hayatından memnun olduğunu ve mimari açıdan yapamadıklarını ise yazarak geleceğe iletmeye çalıştığını vurguluyor. Genim’in Konstantiniyye’den İstanbul’a isimli eseri en önemli kitaplarından biridir. İnsanların isimlerinin telaffuz edilmediğinde öldüğünü belirten Genim, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İsminiz geride bıraktığınız eserlerle yaşamaya devam eder. Biyolojik olarak yaşamayabilirsiniz. Ama şöyleetrafımıza bir bakalım, bence bugün, Mimar Sinan yaşadığı çağdan daha büyük biri olarak yaşama devam etmekte.”

 

"Geleneksel mimari tarz"

 

Mimari tarzını gelenekselden hareket eden olarak yorumlayan Genim, Bursa’da Peugeot Karsan otomobil fabrikasını bu kaygılarla yaptıklarını kaydediyor. Fabrikanın idari binasında bazı motiflerin modernize edilerek kullanılmasından yana olduklarını ifade eden Genim, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürüyor: “Biraz Sedad Hakkı Eldem’in araştırma ve çalışmalarına devam etmeye çalışırım. Benim için o çok başarılı ve çalışkan bir insandır. Bu konuda onun kadar gayretimiz ve hırsımız yok. Eldem, mimari konusundaki çok daha detaylı araştırmaları ile bizim yapmak istediklerimize ışık tutuyor.” İmar plânı, yönetmelik, yönerge, kural ve kabullerin kişiden kişiye yorum farkı taşıması nedeniyle, bürokrasinin yeni bir mimari denemeye izin vermediğini sözlerine ekleyen Genim, bunu bir örnekle özetliyor: “Severek yaptığım ve yeni bir şeyler denediğim yapılardan bir tanesi Bayburt’un Bayraktar Köyü’ndeki Baksı Müzesi. Fakat şimdi iskân için gereken formaliteleri bitiremiyoruz, çok yorulduk ve nerede ise vazgeçeceğiz. Ben bu ve benzeri yapıları İstanbul ve Ankara’nın şehir merkezinde, insanların çok fazla göreceği bir yerde yapmak isterdim; ama bu tür denemeleri şehir merkezinde yapmak mümkün değil. Çünkü bürokrasi böyle yeni atılımlara ve denemelere karşı çıkıyor.” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni düzenlemeleriyle birlikte tek tip kutu gibi yapılar inşa edilmeye doğru gidildiğine dikkat çeken Genim, yeni denemelere ve farklı atılımlara tahammülün olmadığını belirtiyor. Restorasyon çalışmalarında daha özgür olduğuna değinen Genim, Pera Müzesi’ni planlarken daha özgüce hareket edebildiğini söylüyor. Konuyla ilgili örnekleri çoğaltan Genim, “Galatasaray Postanesi’ni belirli plân şemalarına uyarak özgürce Galatasaray Kültür Ve Sanat Merkezi’ne dönüştürebildim” diyor. Okmeydanı’nda Okçular Tekkesi’ni yaptıklarını sözlerine ekleyen Genim, buradaki bazı yapıların yeniden canlandırılması işlemini gerçekleştirdiklerini ifade ediyor. Gravürler, fotoğraflar ve minyatürlerden faydalanarak bu yapıları yeniden canlı hale getirdiklerinin altını çizen Genim, bu ve benzeri çalışmalarda giderek daha katı bir anlayış hakim olmaya başladı ise de da özgür bir şekilde davranabildiklerini belirtiyor.

 

“Yeni bir şey denenmiyor”

 

Özgür çalışabilme olanaklarının daha fazla önünün açılması gerektiğini vurgulayan Genim, “Cami mimarimiz 16. yüzyılın çok kötü kopyalarıyla devam ettirilmeye çalışılıyor. Halbuki 19. yüzyılda Nusretiye Cami, Dolmabahçe Cami ve Ortaköy Mecidiye Cami’nde yeni bir anlayış denenebiliyordu. Tek hacimli yüksek kubbeli yapılar. Ama, şimdi 21. yüzyıldayız ve bu tür denemeleri yapmak mümkün değil. Modern bir mimari anlayış ile 21. yüzyıl ve Cumhuriyet’in dini mimarisini oluşturmak için çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Genim, bu bilincin yerleşmesi için seminerlerin düzenlenmesi ve yeni bir çalışma döneminin başlatılması gerektiğini belirtiyor. Tümden yeni bir mimari akım oluşturmanın çok zor olduğunu ifade eden Genim, konuyla ilgili olarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendi mimarî anlayışımızı Anadolu’dan da esinlenerek biraz postmodernizm biraz da gelenekselci yapıyla daha çağdaş bir hale getirebiliriz. Ancak bunu yapabilmek için çok çalışmak ve çok sayıda yapı yapmak gerekiyor. Tabii bu günümüzde anlayışla karşılanabilecek bir durum değil. Günümüz insanı daha çok tekil çalışmaya yöneliyor. Birlikte çalışmak, farklı fikirleri bir potada birleştirmek ve yeni denemeler yapmak gerekir diye düşünüyorum.”

 

"Hayata renk katan yapılar"

 

Bir yapının doğru ve güzel olduğunun zamanla anlaşılacağını belirten Genim, eğer bir yapının inşasının üzerinden 50-60 sene geçmesine rağmen hala ilk günkü heyecanla kullanılıyorsa doğru bir mimari olduğunu ileri sürüyor. “İnsanlar bir yapıyı kullanmaktan mutluysa ve hayatlarına renk katan bir eser olduğunu düşünüyorlarsa o yapının iyi yapı ve mimarı da iyi mimardır” diyen Genim, “Örneğin Sydney Operası, Frank Gehry’nin Bilbao’da yaptığı Bilbao Müzesi ve benzeri bazı yapılar günümüzün yüzünü ak yapan yapılar. Bu yapılara hayat veren insanlara mimarlık mesleğinin azizleri denilebilir. Elbette geriye dönüp bugüne kadar insanlık arasından ne kadar aziz ve muhterem insan çıkmış bir bakmak lazım. Bu açıdan mimarlıkta da bu kadar az sayıda başarılı insanın olması çok normal. Özellikle doğu toplumlarında insanların kişisel başarılar kazanmaları o toplum tarafından pek sıcak karşılanmaz. Çoğunlukla başarılı ve çalışkan insanlar kıskanılır ve başarılı olması önlenmeye çalışılır. Bu pek çok meslekte genellikle böyle... Bununda sosyolojik bir durum olduğunu düşünüyorum” diyor.

 

"Modern bir malzeme: Beton"

 


“Eğer betonu adam gibi kullanmayı başarırsanız, onunla erişilmesi güç bir mimari form ve estetik elde edebilirsiniz” diyen Genim, betonu yalnızca bir yapı malzemesi olarak değil proporsiyonları bir araya getiren bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini savunuyor. Her türlü malzemeyle insanların hayatına mutluluk katacak, hoş ve geleceğe kalacak yapıların yapılabileceğine dikkat çeken Genim, çoğu insanın cehaletin ve yeni deneyimlere kapalı olmanın getirdiği korku gibi bir takım nedenlerden dolayı yapıları aynı malzemelerle yapabilmenin, aynı malzemelerle geleceğe taşıyabilmenin ve restore etmenin mümkün olduğunu düşündüklerinin altını çiziyor. Geçmişteki pek çok malzeme taş hariç; kiremit, kerpiç, tuğla, metal ve ahşap gibi malzemelerin kısıtlı ömre sahip olduğunu kaydeden Genim, bu açıdan betonu; işini adam gibi yapan, işine zaman ayıran, özen gösteren kişilerin mutlaka kullanacağı modern bir malzeme olarak tanımlıyor. Yeni ve benzer özelliklere sahip bir başka malzeme çıkıncaya kadar yaygın olarak kullanılacak olan tek malzeme olarak betonu gören Genim, “Bunun plastik özelliklerini gerçekten iyi kullanabiliyorsanız ve yanınızda da iyi bir statik ekibi varsa heykel dahil hemen her şeyi yapabilirsiniz” diyor.

 

"Yerine göre malzeme tercihi"

 

Türkiye’de beton kalitesinin çok yükseldiğini belirten Genim; çok başarılı ve kaliteli beton bulabildiğinin altını çiziyor. Kalitesiz betonların kullanıldığı dönemlerde de yapılar yaptığını belirten Genim, konuyla ilgili olarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türkiye’de bir süre birçok yapı böyle yapıldı. Kum ve çimentonun karıştırılıp kullanıldığı dönemlerdi bunlar; çünkü hızla şehirleşiyorduk ve başımızı sokacak bir hacim lazımdı. Daha sonra Türkiye teknoloji açısından hızlı şekilde gelişim gösterdi.” Brüt betonun da bir dönem denendiğini sözlerine ekleyen Genim, Türkiye’de imalattan kaynaklanan bir takım sorunlarla karşılaşıldığını vurguluyor. Yüzeyden su emmeler ve kışın donmalar gibi sorunlardan ötürü brüt beton çalışmalarının sonlandığını ifade eden Genim, “Bunun bir örneğini Finlandiya’da gördüm. Alvar Aalto gibi önemli bir mimarın yapılarının yüzeyleri çatlamış, pürüzlenmiş bir durumdaydı. Bizim millet olarak kötü bir alışkanlığımız var. Biz yapılarımızı yapıyoruz; fakat gerektiği şekilde bakmıyoruz. Eskiden böyle değildi. Yaza girerken çatı elden geçirilir, yapıların dış yüzeyleri en azından badana edilir, evler bakımdan geçirilirdi. Kış başında ise oluklara düşen yapraklar temizlenir ve çatı yine elden geçirilirdi. Şimdilerde böyle bir şey yok” diyor. Kullanılan malzemelerin belirli bir ömrü olduğu için yapılara bakım yapılmasının önem taşıdığını kaydeden Genim, bakımın zor ve maliyetinin yüksek olmasından dolayı brüt betonu kullanmayı tercih etmediğini söylüyor. Yerine göre her malzemeyi kullanmayı sevdiğini sözlerine ekleyen Genim, çağdaş malzemeleri kullanmayı daha çok sevdiğini belirtiyor. Kullanım sırasında malzeme hakkında gerekli tüm bilgileri verebilecek kimin ekibi varsa o malzemeyi kullanmayı tercih ettiğinin altını çizen Genim, malzemeyi satıp daha sonra bakımına destek vermeyen firmanın her türlü malzemesini ikinci kez kullanmayacağına dikkat çekiyor.

 

"Şehir gelişimi ve planlanması"

 

Geleceğe her zaman iyi bir gözle baktığını ifade eden Genim, geçmişe bağlı kalan insanların geleceğe ayak uyduramayanlar olduğunu belirtiyor. Gelişmişliğin şehirleşmeyle ölçülen bir kriter olduğunu ifade eden Genim, bu açıdan Türkiye’ye bakıldığında iyiye doğru giden bir durumun olduğunu söylüyor. Türkiye’de şehir gelişimi ve plânlamasının gereken şekilde yapılmadığını vurgulayan Genim, konuyla ilgili olarak şu bilgileri veriyor: “Yeni şehirler oluşturamadık. Anadolu’da bulunan şehirlerin büyük bir kısmı Osmanlı’dan kalma, hatta pek çoğu prehistorik yerleşim yerlerinin gelişmesinden oluşan şehirler. Yeni yerleşim yerleri oluşturamıyoruz. Bürokratik engellerle yeni şehirler yaratmamızın önüne geçiyor. Bir dönem İtalya’da devlet toplu konut yapıyor. Fakat bunları genelde farklı mimari anlayıştaki kişilere yaptırıyor. Bizde ise durum farklı. TOKİ toplu konut yapıyor ve bunların tamamı birbirinin aynısı olan binalar. Bu binalar kısa bir süre sonra yıkılacak olan binalar, çünkü her tür mimari estetikten ve gelişmden uzak yapılar. Ben bunlara sermaye ziyanlığı gözüyle bakıyorum. Bizim ülke olarak şimdi yaptığımız şey, trafik kazası geçirmiş bir insanı hayatta tutmak için çaba harcamak. Yapmamız gereken asıl iş, niçin bu kadar trafik kazası oluyor diye düşünüp köklü çözümler bulmak için çalışmak olmalı. Önce acil olan operasyonu yapalım, sonra güzelleştirme işine başlanır. Bu açıdan da ülke genelinde iyi projeler geliştirmek amacıyla çalışmalar yürütülmeli ve bu çalışmalara destek ve teşvikler sağlanmalı.”

 

"İyi yapının özellikleri"

 

Genim’e iyi bir yapıyı tanımlasını istediğimizde, Le Corbusier’in bu konudaki sözünü hatırlatıyor: “Sen, taştan, tuğladan, betondan, ahşaptan binalar yaparsın onlar birer yapıdır. Birden yüreğime bir şeyler dokunur ah ne güzel derim, işte o mimarîdir.” Bunu tarif etmenin çok zor olduğunu sözlerine ekleyen Genim, bunun herkes için farklılık gösteren bir durum olduğunu kaydediyor. Kendisine güzel görünen bir yapının bir başkasına ilgi çekici gelmeyebileceğini belirten Genim, “Bu açıdan ben o tarifi şöyle yapmayı tercih ederim: İçinde yaşayan insanlar yaşamaktan mutlu oluyorlarsa, yaşama sevinci elde ediyorlarsa o yapı güzeldir. Ben bu duyguyu pek çok yerde, Süleymaniye, Topkapı Sarayı, Elhamra Sarayı, Bilbao Müzesi, vs.de tattım” diyor.

 

"Yeni projeler ve bürokrasi"

 

Antalya Kaleiçi’ndeki Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nü geliştirme çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Genim, burada yeni bir binayı bitirdiklerini ve yakın zamanda buranın da kapılarını araştırmacılara açacağı bilgisini veriyor. Bunun yanında Enstitü’ye ait 5 tane korunması gerekli kültür varlığından oluşan bir butik otel projesinin de olduğunu sözlerine ekleyen Genim, bunun da yapımına devam ettiklerini vurguluyor. Bunların düzenlenmesi sırasında çeşitli bürokratik zorluklarla karşılaştıklarını yineleyen Genim, bu zorlukları aştıktan sonra çalışmalarına devam edeceklerini ifade ediyor. İstanbul’da Devlet Konuk Evi’nin restorasyon çalışmasına yakın zamanda başlayacağını söyleyen Genim, sonrasında da bir yalı restorasyonunun olduğunu vurguluyor.