Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Yayımlar / Bildiriler

ABDÜLMECİD EFENDİ KÖŞKÜ

Elli yıla yakındır boş olan Abdülmecid Efendi Köşkü, son dönem Türk konut mimarisinin en önemli yapılarından biridir. Bağlarbaşı’ndan Beylerbeyi’ne inen ve bugün 1. Boğaz Köprüsü’nün yapımı sonucu büyük bir kısmı iptal olunan Gümüşyol ile Kuşbakışı sokağının köşesinde yer alan ve yüksek duvarları, muhteşem giriş kapısı ve saçağı ile hemen fark edilen Mecid Efendi Köşkü, son halife Abdülmecid Efendi’nin yazlık konutudur. Abdülmecid Efendi Köşkü adı ile anılmasına rağmen yapıyı yaptıran, Mısır Hıdivi İsmail Paşa’dır. 1880-1895 tarihleri arasında yapıldığı sanılmaktadır [Köşkün Halife Abdülmecid Efendi’ye intikali konusunda değişik görüşler vardır. Taha Toros, İsmail Paşa’nın ölümünden sonra oğlu Mehmed Hamdi Paşa’ya intikal ettiğini, II. Abdülhamid’in bedelini ödeyerek köşkü alıp amcazadesi Abdülmecid Efendi’ye tahsis ettiğini söylerken, Sedad Hakkı Eldem, İsmail Paşa’nın ölümü üzerine köşkün, oğlu İbrahum Paşa’ya kaldığını, İbrahim Paşa’nın ise saraya damat olunca yapıyı Abdülmecid Efendi’ye devrettiğini söylemektedir]. İsmail Paşa’nın varisleri tarafından Abdülmecid Efendi’ye intikal ettirilen yapıda, Mecid Efendi dekoratif bazı değişiklikler yapmış olmalıdır [Zemin kattaki çeşmenin üzerinde bulunan çinilerdeki 1903 tarihi bize dekorasyona dönük değişiklikler yapıldığını gösterir]. Köşkün mimarı da belli değildir, bazı kaynaklar Mimar Vallaury olduğunu söylemekte ise de bu konuda kesin bir belge yoktur [Yapının mimarının A. Vallaury olduğunu İbrahim Paşa’nın zevcesi Prenses Vicdan Hanım, Sedad Hakkı Eldem’e bir sohbet sırasında anlatmıştır]. Büyük bir koruluğun içinde yer alan bugünkü yapı, Selamlık Binası’dır. Köşkün Harem binaları ve müştemilat yapıları yok olmuştur, yalnızca Harem yapılarının kaskatlı havuza bakan yönündeki anıtsal nitelikli bahçe kapısı biraz eğrilmiş olsa da günümüze ulaşmıştır. Kuşbakışı sokağından bahçeye girişi sağlayan Selamlık Kapısı gerek mimarisi, gerekse işçiliği açısından ilgi çekicidir. Kâgir kısımları oldukça sağlam olan kapının, ahşap kapı kanatları ve saçakları, 1987 senesinde yapılan restorasyon sırasında yenilenmiş ve orijinal kalemişleri onarılmıştır. Kapı üstünde yer alan çini kitabede, kufi yazı ile "Allah’tan başka galip yoktur" sözü yer almaktadır.

MİMARİ ÖZELLİKLER VE TEZYİNAT
Bir katı yaklaşık 600 metrekare büyüklükte olan köşk, üç katlıdır. Büyük bir eyvan ile girilen zemin kat oldukça ihtişamlıdır. Giriş kapısı zemini çini kaplı büyük bir sofaya açılır, burada bulunan havuz daha sonraları sökülerek başka bir yere nakledilmiştir [Zemin kat orta sofasının ortasında bulunan mermer havuz, 1940’lı yıllarda sökülerek, aynı bankanın Sait Halim Paşa Korusu’ndaki tesislerine taşınmıştır]. Sofanın sağında bir eyvan, solunda ise üst kata çıkan anıtsal nitelikte merdiven bulunmaktadır. Dört köşede ise, dört oda vardır. Sofanın girişe göre sonunda ise, arka bahçeye açılan geniş bir oda yer alır. Zemini çini kaplı bu odanın, sağ köşesinde çini bir pano üzerinde mermer bir çeşme, sol köşesinde ise çinili bir ocak yer almaktadır. Çini kaplı bu koruyucunun üstünde, iki kitabe halinde "Allahım bizi ateşten -Cehennem- koru, azat et, iyilerle beraber Cennet’e koy" ayeti yer almaktadır. Sol köşedeki çeşmenin üstünde ise Sultan Mehmed Reşat’ın tuğrası yer almakta olup, altında ise "Padişahım çok yaşa" yazısı vardır. Çinili panonun üstünde yer alan kitabede ise "Her şeyi sudan diri kıldık" ayeti bulunmaktadır. Bu panonun bir köşesinde çinilerin yapımcısını belirten "Muhammed Emin bin Telamiz-i Muhammed Hilmi Kütahya 1321" yazısı bulunmaktadır. Aynı odada zeminin ortasındaki çini göbeğin etrafında "Amile Muhammed Emin bizt Telamiz-i Muhammed Hilmi-Kütehya" yazısı vardır.

Zemin kat arka sofasının sağında ve solunda yer alan odalar, girişin iki yanında yer alan odalara nazaran daha küçük boyutta tutulmuş, kazanılan alana servis hacimleri yerleştirilmiştir. Üst kata çıkan ana merdivenin yanında yer alan bölümde bir servis merdiveni ve tuvalet hacmi, diğer yanda kalan bölümde ise, çatıya kadar çıkan bir diğer servis merdiveni ile güney bahçesine açılan bir servis kapısı yer almaktadır. Bu bölümde yer alan odalar üst kat odalarına nazaran daha basit bir tezyinata sahiptir.

Orta sofanın yapı içindeki konumuna ve odaların orta sofa ile bağlantısına bakarak yapının Türk evi geleneğinin [orta sofalı plan tipi] geç bir örneği olduğunu söylemek gerekir. Geç orta sofalı plan tiplerinde gördüğümüz, merdivenin yapı içinde önem kazanması olayı tipik bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Anıtsal nitelikli, geniş ve rahat bir merdiven ile üst kata çıkılır. Merdiven evinin sağındaki duvar yüzünde büyük bir resim vardır. H. Avni Lüfij’in imzasını taşıyan bu resim 1922 tarihlidir [H. 1340]. Merdivenin altında, köşkün Harem yönüne açılan ve dıştan ufak bir saçak ile korunan koltuk kapısı yer almaktadır. Merdiven evinin dikkat çeken bir başka özelliği, dış cephedeki simetri kaygısından dolayı pencerelerin insan boyunun üzerinde yapılmış olmasıdır.

Üst kat orta sofası, özellikle tavan mimarisi ve dekorasyonu açısından ilgi çekicidir. Orta sofanın duvarları, hacmi büyütme isteğinden dolayı derinlik duygusu veren, perspektiflerle donatılmıştır. Sofanın Bağlarbaşı yönünde yer alan içerlek balkona, üç kapı ile çıkılmaktadır. Kapıların sofa yönünde yer alan dekoratif amaçlı arabesk kemerler [belki de perdelikler] yapının başkaca hiçbir yerinde görülmez. Üst kat köşelerindeki, iki ön odadan soldaki oda Kütahya çinileri ile bezelidir. Sağdaki odada ise daha yalın bir dekorasyon anlayışı hakimdir, ahşap panolarla bölünen duvarlar, yer yer altın varak ile bezenmiştir.

Zemindeki yapı konturunun dışına taşan ve zemine 10 adet betonarme kolonla oturan hacmin, yemek odası olduğu söylenmektedir. Diğer odalardan farklı olarak bu odadaki pencerelerin üstünde alçı işçilik ikişer tepe penceresi vardır. Kalemişi panolarla süslü duvarları ve çıtalı kalemişi tavanı ile ihtişamlı bir görüntü arz eden bu odanın girişinde "Allah ikbal sahiplerinin saraylarını, bazen huzursuz bir serçe kuşuna yuva olmak için saklar" yazısı bulunmaktadır.

Orta sofanın arka bahçe yönünde, havuza bakan ince uzun bir balkona sahip olan hacmin, genelde bir oda olmayıp, sirkülasyon hacmi veya iç sofa olduğunu söylemek daha doğrudur. Bu hacmin tavan tezyinatı gerek süsleme özellikleri, gerekse renkleri nedeni ile yapının içinde yer alan en klasik tezyinattır. Buradan üç kapı ile çıkılan balkonun çok değişik bir metal doğrama sistemi ve renkli camları vardır. Zemini Kütahya çinileri ile kaplı olan balkonun döşemesi deformasyona uğramıştır. İç sofa diye adlandırdığımız bu hacmin, sağında ve solunda iki oda daha bulunmaktadır. Girişe göre soldaki oda, gerek renk seçimi, gerekse tek kapısı nedeni ile bize, hanım misafirlerin kabul edildiği oda intihabı vermektedir. Sağdaki oda ise, daha arabesk özelliklere sahiptir. Tavan tezyinatı içinde, çeşitli panolar halinde bazı kasideler yer almaktadır. Özellikle tavan göbeği, yapılan tamir sonucu büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bu odadan, bir tuvalet ve bodrum kata inen servis merdriveninin yer aldığı bir koridora çıkılmaktadır. Koridor, aynı zamanda ana merdiven holü ve orta sofa ile bağlantılıdır. Bu bölümde yer alan tuvalet, restorasyon sırasında onarılmıştır. İki ana, iki tali sofanın ve dokuz odanın yer aldığı köşkün içinde, taşınabilir hiçbir eşya bulunmamaktadır. Avizeler, mobilyalar, perdeler, duvardaki izlerinden var olduğu anlaşılan tablolar yok olmuştur.

BAŞARILI BİR RESTORASYON ÖRNEĞİ
Günümüzde Yapı ve Kredi Bankası’nın mülkiyetinde bulunan yapı uzun seneler boş kalmasının sonucu büyük ölçüde yapısal deformasyona uğramış olup 1987 ve 1988 yıllarında kısmen restore edilmiştir. 1987 yılı restorasyonunda yapının su alan çatısı taşıyıcı sistem dahil olmak üzere yenilenmiş, çinko dere ve oluklar, kiremitler değiştirilmiş, daha sonra eklenen kalorifer bacası saçak seviyesi altına kadar yıkılmıştır. Bu restorasyon sırasında yapıya sonradan konan kalorifer sistemi sökülmüş, radyatör ve bağlantıları kaldırılmış, bodrum katta bulunan kazan dairesi yapı dışına taşınmış, zemin katta bulunan ve ısıtmayı kolaylaştırmak amacı ile merdiven evini sofadan ayırmak için yapılan camlı bölme kaldırılmıştır. Bugün ısıtma merkezi yapıya 50 m. uzaklıkta yapılan tek katlı bir müştemilat binası içindedir. 1987 restorasyonu sırasında yapının tüm elektrik sistemi yenilenmiştir. Duman ve kontrolsüz girişe duyarlı alarm sistemi mevcuttur. Aynı dönemde, eskiyen ahşap kaplamalar, silmeler, doğramalar ve kepenkler yenilenmiş, çevre suları nedeni ile tahrip olan bodrum kat taşıyıcı duvarları, dış yüzde yapılan drenaj kanalları ve su izolasyonu ile korunmaya alınmıştır. 1988 yılında bu kez dış cephenin boyanması ve kalemişlerinin restorasyonu ele alınmış ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin işbirliği ile yapı cephesi yenilenmiştir. Çoğu yok olan tezyinatların en iyice olanları olduğu gibi [pleksiglass] koruyucu ile koruma altına alınmıştır.

Son dönem geleneksel mimarimizin başkaca bir örneği olmayan bu özgün yapısının korunabilmesi için acilen kullanıma alınması gerekmektedir. Huzursuz bir serçe kuşunun yuvası olmak yerine, toplumumuzun bir dönemin kültürünü görerek ve içinde yaşayarak tanıması açısından faydalı olacağına inandığımız bu girişimin bir an önce gerçekleşmesi dileği ile...

DUYÛN-U UMUMİYE BİNASI’NIN ÜSLUP ÖZELLİKLERİ KÖŞKÜN A. VALLAURY’YE AİT OLDUĞUNU DOĞRULUYOR
Köşkün tasarımında, dönemin geçerli anlayışı neo-klasizimin etkileri gözlenir. Orta safalı ve aynalı Türk evi plan şeması simetrik ve aksiyel kitle düzenleme anlayışıyla yorumlanmıştır. Geleneksel Türk evlerinden farklı olarak merdiven anıtsal nitelik kazanmıştır. Dönemin mimarlık anlayışına uygun olarak giriş cephesi simetrik tasarlanmış: giriş kapısı üstteki balkonu çevreleyen kemerlerle vurgulanarak bir taç kapı etkisi yaratılmak istenmiştir. Gerek köşkün girişi; gerekse bahçe girişi biçimlenmesindeki benzerlik açısından A. Vallaury’nin başka bir tasarımıyla, Duyûn-u Umumiye [günümüzde İstanbul Erkek Lisesi] binasıyla ilişkilendirilebilir. Tamamen farklı bir işlev için tasarlanmış olan ve gerek malzeme, gerekse yapım sistemi açısından köşk ile herhangi bir benzerliği olmayan bu binanın girişinde de benzer mekansal etki bir kamu binasına yakışır bir şekilde vurgulanmıştır. A. Vallaury’nin Duyûn-u Umumiye binasında olduğu gibi Abdülmecid Efendi Köşkü’nde de bir Osmanlı-Batı sentezine ulaşılma çabası vardır. Osmanlı konut geleneğinin orta sofalı plan şemasıyla tepe pencereleri, payandalar, kalem işi panolar Batılı kitle tasarımı ve cephe düzenleme anlayışıyla yorumlanarak ifade edilmiştir. II. Abdülhamid döneminin önemli yapılarından imzası bulunan ve 2 Mart 1883’ten itibaren Sanayi-i Neise Mektebi’nde fenn-i mimari öğretmeni olarak görevlendirilen Alexandre Vallaury, kamu yapılarının yanı sıra Osmanlı ileri gelenleri için de köşkler tasarlamıştır. Yapının üslup özellikleri ve XIX. yüzyıl Osmanlı mimarlık ortamında yabancı mimarların rollerinin ağırlığı, Batı ile yoğun ilişkileri olan Mısır Hıdivi’nin evinin de saray mimarı Fransız asıllı A. Vallaury tarafından yapılmış olması olasılığını kuvvetlendirmektedir.