Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Projeler / Yapılar

Hatay Arkeoloji Müzesi Avan Projesi

Mimari

Dr. M. Sinan Genim / Belma Barış Kurtel

Yardımcılar

Özgen Esen / Elgün Poçan / Gökçe Şami

İşveren

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bir Öneri

Statik

Attila Çaydamlı

Mekanik

Selim Evyapan

Elektrik

Korkut Daşdemir

İşlev

Müze

Proje Yılı

2008

Arsa Alanı

71.572 m²

İnşaat Alanı

33.335 m²


Hatay Arkeoloji Müzesi Avan Projesi
Hatay Arkeoloji Müzesi Avan Projesi

Hatay bölgesinde 1932 yılında başlayan düzenli kazı çalışmaları sonrası birçok arkeolojik buluntu ortaya çıkarılmış, bu eserlerin korunması ve teşhir edilmesi amacıyla bir müze kurulması fikri, 1933’te İskenderun Sancağı Antikiteler Müfettişi M. Claude Prost tarafından gündeme getirilmiştir. Yapılan çalışmalar sonrası 1934 yılında Mimar M. Michel Ecocherde günün koşullarına uygun bir müze binası projelendirmiş ve inşaatına başlanmıştır. 1939’da müze binası tamamlanmış ve ilin değişik yerlerinde depolanmış bulunan eserler bu binada toplanmıştır. 1939 yılı başlarında Hatay Devleti tarafından görevlendirilen Amerikalı müzeci Perason, üç buçuk aylık bir çalışma sonucu müzenin düzenlenmesi ve tanzimini gerçekleştirmiştir.

Hatay’ın 29 Haziran 1939 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasını takiben Ruhi Tekan müze müdürlüğüne atanmış, teşhir ve tanzim çalışmalarına devam edilmiştir. Ancak Hatay Müzesi uzun bir süre sonra 23 Temmuz 1948 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Princeton Üniversitesi tarafından Antakya yakınında yapılan kazılar ve Harbiye civarındaki Roma villalarından çıkan mozaiklerin müzeye taşınması sonrası, müze binasının yetersiz kaldığı görülmüş ve 1970’ten itibaren yapılan eklerle bina genişletilmeye çalışılmıştır. Bu eklentilerin de yetersiz kalması üzerine 1975 yılında ek bir bina yapılmıştır.

Hatay Müzesi ülkemizin ve dünyanın en önemli mozaik müzelerinden biri hatta birincisidir. Milâttan sonra II. yüzyıldan V. yüzyıla kadar yapılmış Roma yapılarından çıkarılan çok sayıda mozaik örneğine sahiptir. Roma mozaik sanatının klasik dönemi olarak isimlendirilen II ve III. yüzyıllara ait Antoninus ve Severius dönemlerini kapsayan bu mozaikler müzede geniş bir yer kaplamaktadır. Mozaiklerde genel olarak Psykhe, Eros, Satyros, Aphrodite, Baccus gibi mitolojik tanrıların resmedildiği görülür. Milâttan sonra IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın egemen olmaya başlamasıyla, mitolojik konulu mozaiklerin azaldığı, onların yerine daha çok mevsimleri ve günlük hayatı işleyen mozaiklerin yer aldığı görülmektedir.

Günümüzde Hatay Müzesi envanterinde çok azı teşhirde olan 1260 m² mozaik bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra yaklaşık 75 m² mozaik de restorasyon için beklemektedir. Hâlen müze ve deposunda yer olmadığı için Antakya ve çevresindeki sekiz adet mozaik alanı da kazıya kapatılmış olup buradaki mozaiklerin toprakla örtülerek korunmasına çalışılmaktadır. Resmen kazı yapılmamasına rağmen çeşitli inşaat hafriyatlarında ortaya çıkan çok sayıda mozaik de yerinde korunmaya çalışılmakta, bu durumda tahribatı arttırmaktadır.

Günümüzde, Hatay Müzesi envanterinde 18.009 adet arkeolojik eser bulunmaktadır. Bu eserlerin bir bölümü heykel ve lahit gibi taş eser olup, bu eserlerin çok azı ziyarete açıktır. Arkeolojik eserlerin yanı sıra müzeye kayıtlı 14.406 sikke, 422 tablet ve 1392 adet mühür ve mühür baskısı bulunmaktadır.

Bu eser yoğunluğuna karşın, bugün teşhirde 722 arkeolojik eser [% 04], 656 sikke [% 0.045] ve 37 mühür ve mühür baskısı [% 0.026] bulunduğu gerçeği ile karşı karşıya olunması yeni bir müze binasına duyulan âciliyeti gözler önüne sermektedir.

Bugünkü yetersizliğe ek olarak Hatay Müzesi yetki alanı içinde belirlenmiş 139 arkeolojik sit [ayrıca bir kentsel sit ve beş det doğal sit] alanı bulunduğu göz önüne alındığında müzenin içinden çıkılması zor durumu anlaşılmaktadır. 2008 yılı içinde Hatay Müzesi yetki alanı içinde Bakanlar Kurulu kararıyla devam etmekte olan beş adet kazı bulunmakta olup, bu kazılara ek olarak 2008 yılında müze tarafından üç adet kurtarma kazısı yapılmıştır. Özellikle kurtarma kazıları [2007 yılında beş adet] müzenin yoğunluğunu arttırıcı bir faaliyet olarak görülmelidir.

Roma dönemine ait mozaik ve taş eserlerin yanı sıra, Amik ovasında bulunan tespit ve tescil edilmiş 183 höyükten çıkarılan ve kazılar sonucu çıkarılmaya devam eden Mitanni, Hitit ve Asur eserlerinde sergilenmesinde de müze alanının yetersizliği sebebiyle önemli güçlükler vardır.

Her ne kadar Hatay Müzesi daha çok mozaik koleksiyonu sebebiyle tanınmış olsa da mevcut sikke koleksiyonu açısından da dünyanın üçüncü büyük müzesi olarak anılmaktadır. Müzenin sikke koleksiyonun ağırlığını Roma ve Bizans sikkeleri oluşturmakta olup Harbiye, Antakya, Açana, Çevlik ve İskenderun’da yapılan kazılar sonucu toplanmıştır. Ayrıca bu kazılar sırasında bulunmuş çeşitli süs eşyaları da müze koleksiyonu içinde önemli bir ağırlığa sahiptir.

Artık sermayenin, kültürel varlıkların değerlendirilmesi düşüncesini ön plana alan bir yaklaşıma hız kazandırması gerekir. Elimizde hemen hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir kültürel sermaye mevcuttur. Bütün mesele bu sermayenin aktif bir biçimde kullanıma sokulması, onun çağdaş bir şekilde tanzim edilmesi ve ziyarete açılmasıdır. Bu girişimin başarılı olmasının ilk şartı, çağdaş anlamda gezilip görülecek dinamik yapıda müzelere sahip olmaktır. Müzelerin aynı zamanda birer eğitim müessesesi olduğunu, geçmişin birikimlerini inceleyerek onlardan alınacak ilhamla çağdaşa yönelmek durumunda olduğumuzu unutmamak gerekir. Günümüz dünyasının şiddetle ihtiyaç duyduğu yaratıcılığın ve farklılığın temelinde, kendi kültüründen beslenmek en başta gelmektedir. Çağdaş anlamda gerçekleştirilen müzelerin büyük oranda eğitime katkı sağladığı görülmektedir. Müzelerin yalnızca birer yapı olarak düzenlenmesi değil, aynı zamanda birer çağdaş işletme haline getirilmesi, ülkemizde yıllardır görmezden gelinen bu birikimin dünyaya sunulması lâzımdır. Yıllarca depo gibi algılanan bu statik durumun, hızla dinamik bir müze / işletme anlayışıyla yenilenmesi gerekmektedir.

Bu arada dikkat edilmesi gereken bir nokta da aynı müze içinde yer alan etnografya bölümüdür. Arkeolojik eser ağırlıkla yeni müze içinde etnografya bölümünün bulunmasının yanlış bir uygulama olduğunu belirtmek gerekir. Bu durum şehirde tek bir müze yanlışlığına sebep olmaktadır. Şehrin merkez noktasında, tercihen bugünkü müze alanında yeni bir etnografya müzesinin yapılması sağlanmalıdır. Bu müze şehrin merkezinde bir enformasyon merkezi görevi görecek ve arkeoloji müzesine ilgi çekmek için de kullanılabilecektir. Ama buradaki temel arzu, Antakya içindeki gezilecek, görülecek yer sayısını arttırmaktır.

Dileriz Hatay en kısa süre içinde yeni, görkemli bir müzeye değil birkaç müzeye sahip olur da sahip olduğu kültürel birikimi dünyaya etkili bir biçimde sunar.

Resim Galerisi