Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Projeler / Yapılar

Ayvalık Harvard-Koç Üniversitesi, Sevgi-Doğan Gönül Osmanlı Araştırmaları Enstitüsü Restorasyonu

Mimari Dr. M. Sinan Genim
Yardımcılar Nesrin Küçükbayrak / Nesrin Taşkın / Belma Barış Kurtel / Özgen Esen / Naime Alaybaşı / Emine Merdim
İşveren Sevgi Gönül
Statik Attila Çaydamlı
Mekanik Selim Evyapan
Elektrik Hüseyin Öztürk
İşlev Araştırma Enstitüsü
Proje Yılı 2002
Yapım Yılı 2002-2003
Arsa Alanı 201.24m²
İnşaat Alanı 237.00m²


Ayvalık Harvard-Koç Üniversitesi, Sevgi-Doğan Gönül Osmanlı Araştırmaları Enstitüsü Restorasyonu
Ayvalık Harvard-Koç Üniversitesi, Sevgi-Doğan Gönül Osmanlı Araştırmaları Enstitüsü Restorasyonu

Ayvalık, Balıkesir ilimize bağlı bir ilçe merkezidir. ilk çağlardan beri iskân edilen Ayvalık ve çevresindeki ilk yerleşim izleri Aiolilere aittir. Ayvalık ismi Hellen dilindeki “Ayva Ağacı” Kydonea sözcüğünün Türkçe söyleyişinden gelmektedir. Girit’deki Hanya kentinin ilk çağdaki adıda çevresindeki yoğun ayva ağaçları nedeni ile Kydonia’dır. Daha sonraları Büyük iskender bölgeye egemen olur, Bergama Krallığı ve Roma imparatorluğu dönemlerini takiben Bizans egemenliğine giren Ayvalık ve yöresi 1430’lu yıllarda Osmanlı Devleti’ne katılır. Kent en parlak dönemini 1820’li yıllarda yaşar, 1843’de kaza merkezi yapılarak Karesi [Balıkesir] Sancağı’na bağlanan Ayvalık, XX. yüzyıl başlarında yoğun çatışmalara sahne olur. 29 Mayıs 1919’da işgal edilen şehir 15 Eylül 1922 günü düşman işgalinden kurtulur ve büyük bir nüfus değişimine sahne olur.

Bazı kaynaklarda Ayvalık çevresindeki adalar [başta Cunda adası olmak üzere] Hellen dilinde “Hekatonnesoi” Yüz Adalar olarak belirtilir. Doğrusu Hekaton Nesoi olmalıdır; Apollon Adaları. Bizim tarihlerimizde bu adalar Yunt Adaları adı ile anılır.

Yunt adalarının en büyüğü olan Cunda [Alibey] Adasının ilk çağlardan beri iskân edildiği bilinse de, geçmiş dönemlere ait belirgin yapı izlerine rastlanmaz. Genelde XIX. yüzyıl evlerinin yoğun olarak bulunduğu adada, bazı kilise yapıları ile manastırlarda bulunmaktadır. 1862 tarihinde Cunda’da bir belediye dairesi kurulur. Daire-i Belediye, Cezire-i Cunda. Cunda ismi Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sindeki Yunt Adaları sözcüğünden türemiş bir Türkçe isimdir. Pek çoğumuzun sandığının aksine Hellence değildir. Hellenler bu adaya “Moshonisi” Kokulu Ada demektedirler.

Ayvalık’ın aksine Cunda, Midilli Mutasarrıflığına bağlıdır ve 1908’e kadar müstakil bir kaza merkezi olarak varlığını sürdürür. Ege adalarının elimizden çıkması ile giderek küçülen ticaret hacmi nedeni ile önemli bir nüfus kaybına uğrar ve 1944 depremi sonrası Ayvalık’a bağlı iki mahalleli bir yerleşme haline gelir. 1960 öncesi ancak deniz yolu ile ulaşılan Cunda yerleşmesi Soğan Adası ile ana karanın birleştirilmesinden sonra kara yolu ulaşımına da açılır.

Günümüz Cunda evlerinin hemen hepsi XIX. yüzyıl yapılarıdır. Büyük bir olasılıkla Rum ahali arasında 1800’li yılların başından itibaren gelişen milliyetçilik akımları nedeni ile geçmişe ait tüm izler nerede ise kazınmıştır. Cunda gibi iskân tarihi çok eskilere uzanan korunaklı bir bölgede geleneksel anlamda bir Türk Evi’nin bulunmaması veya yapılmamış olması düşünülemez. Kanımızca XIX. yüzyıl içinde önemli bir tahrip ve kimlik değişimi bölgeye egemen olmuştur. Özellikle istanbul ve İzmir’in XIX. yüzyılın ikinci yarısında iskâna açılan bölgelerinde örneklerini gördüğümüz iki katlı, bitişik veya ayrık nizam kâgir evler, burada da yaygın olarak görülmektedir. Plan şeması olarak Geleneksel Türk Evi’nin değişime uğramış bu anlayışında, zemin kat yüksekliği alçaltılmış yer yer bir yarı bodrum görünüşünü almıştır. Özellikle ayrık nizam yapılarda, üst kat sofası bu evlerin hem giriş hemde önemli bir sirkülasyon alanıdır. Giriş merdiveni, alt kata ulaşan iç merdiven ve tüm odalar geçmişin izlerini taşıyan bu sofaya açılmaktadır. Ancak, artık burası evin tüm hayatının yaşandığı görkemli bir yaşam alanı değil, bir geçit alanıdır. Küçülmüş olan evin yapısına uygun olarak çoğunlukla ince uzun bir koridor haline gelmiştir. Evlerin dış görünüşleri önemli değişikliklere uğrar, artık kâgir malzemenin de getirdiği olanaksızlıklar yüzünden geniş saçaklar, güzelim cumbalar, ferah pencereler yok olmuş, erken dönem Hellen Mimarisi’nden öykünen bir monoton görünüş egemen olmuştur. Hemen hemen tüm evlerde bir üçgen alınlık modası başlar, evler değişen yaşantı sebebiyle dışa açılmaya çalışılmıştır. Taş babalara bağlanan metal korkuluklar ile bahçe duvarları şeffaflaştırılmış, bahçe dıştan seyredilebilir hale gelmiştir. Ancak ayrık nizam evlerdeki bu görüntü bitişik nizam yapılarda farklılaşmaktadır. Evlerin arkasında yer alan küçük bahçeler yüksek duvarlarla birbiri göremez hale getirilmiştir. Geçmiş yaşantının izleri, aile mahremiyeti tüm değişim çabalarına karşı devam etmektedir.

Az sayıdaki üç katlı yapıya karşın, çoğunluğu iki katlı yapılar oluşturmaktadır. Ana giriş bir sofa / koridora açılır, bu koridordan odalara girilir veya üst / alt kata ulaşılır. Bitişik nizam yapılarda evlere zemin kattan, ayrık nizam yapılarda ise çoğunlukla üst kattan girilmektedir. Yaşam katı girişin olduğu kattır. Mutfak çoğunlukla giriş katında yer almaktadır. Tuvalet evin dışında, bahçededir. Çoğunlukla her katta dört oda bulunur ve giriş katının arka bahçeye bakan bir odası mutfak olarak düzenlenmiştir.

Maliki bulunduğumuz korunması gerekli kültür varlığı yapıda, benzer özellikler içeren bitişik nizam bir yapıdır. Hayat Sokağı 18 nolu yapıya zemin katın ortasından girilir. Girişin sağında ve solunda sokağa bakan, ikişer pencereli birer oda vardır. Sağda üst kata çıkan bir merdiven, onun tam karşısında ise bir yüklük bulunmaktadır. Arka bahçeye bakan iki odanın sol taraftaki mutfak olarak düzenlenmiştir. Girişin tam karşısında bahçeye açılan iki kanatlı bir kapı bulunmaktadır. Bahçede küçük bir tuvalet ile çamaşırhane vardır. Çamaşırhanenin üstüne çıkan bir merdiven ile küçük bahçenin ortasında yer alan yuvarlak havuz buranın yazlık oturma ve yaşam alanı olarak gereken ihtiyaçlara cevap vermesi için yapıldığını gösterir.

Üst katta dört oda bulunur, ikisi sokağa diğer ikisi ise bahçeye bakmaktadır. Bahçeye bakan odaların birinden daha sonra yapılan bir tuvalete çıkılır. Ön cephede demir konstrüksiyonlu, ahşap döşemeli bir balkon vardır. Orijinal yapısı ve kullanımı bozulmaksızın günümüze ulaşan yapının, yalnızca pencere kepenkleri daha sonraki bir onarım sırasında değiştirilmiştir.

Yapı hemen bitişiğinde yer alan Koç-Harvard Üniversitesi Yaz Okulu’nun bir devamı olarak kullanılmıştır. Yapının orijinal planlamasına müdahale edilmeksizin onarılmış olup bahçedeki tahrip olmuş hacimler tuvalet ve çamaşırlık olarak yeniden düzenlenmiş, elektrik sistemi yenilenmiş, çürüyen ve bozulan ahşap döşemeler ve tavan kaplamaları elden geçirilmiştir. Yeni kullanımda mutfak hacmi aynen muhafaza edilmiş, bir oda idare diğer iki oda ise sınıf olarak kullanılmış, üst kattaki üç oda yatak odası olarak düzenlenmiştir. Bahçeye bakan arka odalardan mutfağın üstüne gelen odada ise bir tuvalet ve küçük bir mutfak oluşturulmuştur.

Resim Galerisi