Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Yayımlar / Bildiriler

PODESTA SARAYI

 


İtalya yarımadasının Roma hakimiyetinden çıkmasını takiben, İtalya coğrafyasında Venedik, Ceneviz, Pisa, Ancona, vb., varlıklarını büyük oranda Akdeniz Havzası’nda yapılan ticarete borçlu olan şehir devletleri oluşur. Bu devletçikler içinde elbette pek çok kolonisinin yanı sıra Girit ve Kıbrıs gibi adaları uzun süre hakimiyeti altına alan Venedik Cumhuriyeti önde gelmektedir.

 

Başkenti Konstantinopolis olan Roma İmparatorluğu, X. yüzyıldan itibaren başta Venedikliler olmak üzere Latin kökenli tüccarlara ticaret ayrıcalığı tanımaya başlar. Bu konuda Venedik’e verilen ilk belge (Chrysoboullos) 992 tarihini taşımaktadır. Günümüz Eminönü bölgesinin bir bölümü ile Tahtakale civarına yerleşen Venedik kolonisinin yanı sur içinde Ceneviz, Pisa ve Anconalı tüccarlar da bulunmakta ve zaman zaman birbirleri ile çatışmaktadırlar. Ticaret tekeli nedeniyle giderek zenginleşen bu topluluklara karşı 1182’de şehir halkı bir saldırı düzenler ve sonucunda büyük bir yağma ve çok sayıda insan kaybı olur. Bu olayın intikamı alınırcasına kısa süre sonra Venedik Doçu Enrico Dandolo’un yol göstericiliğinde IV. Haçlı Seferi Konstantinopolis’e yönelerek şehri işgal eder. 1204-61 yılları arasında hüküm süren Latin İmparatorluğu döneminde tüm ticaret ayrıcalığı Latin kökenli tüccarların özellikle de Venediklilerin eline geçer. Bundan böyle çok uzun süre Konstantinopolis Karadeniz ile Akdeniz havzası arasında yapılan ticaretin aktarma merkezi olacaktır.

 

Latin istilası sonrası 1261’de tekrar kurulan Roma İmparatorluğu eski görkemine kavuşamaz. Sur içi bölgesinde her zaman Latin kökenli tüccarların dükkanları ve konutları bulunacaktır. Şehre karşı kendilerinin yöneteceği bağımsız bir yerleşme kurma çabası olarak XII. yüzyılın ikinci yarısında Ceneviz ve Venediklilerin Galata Bölgesine yerleşme çabaları artar. 1260-61 Nymphaion-Nif (İzmir-Kemalpaşa) antlaşması ile Cenevizliler, Galata bölgesinin kontrolünü ele geçirmeye çalışırlar.

 

İmparator VIII. Mikael’in 18 Haziran 1265 tarihinde Venediklilere fevkalade önemli ticari imtiyazlar tanıyan bir antlaşma imzalamak mecburiyetinde kalışı, Cenevizliler ile yakınlaşma arayışlarını başlatır. 1267’de yapılan bir antlaşma ile Cenevizlilerin Galata’da bir ticaret loncası, podesta için saray, kilise, fırın, dükkan ve ev yapmalarına müsaade edilir. 4 Nisan 1268’de benzer bir antlaşma Venediklilerle de yapılacaktır. 1294’de Venedik ile Cenova arasında savaş çıkar. Konstantinopolis bu savaşta Cenova’nın yanında yer alınca Venedikliler Konstantinopolis’i kuşatarak sur dışı yerleşmeleri tahrip ederler. Bu saldırıdan Cenevizliler de etkilenir ve Galata bölgesindeki yerleşim alanları büyük oranda tahrip edilir.

 

Bu savaş Cenevizlilerin Galata yerleşmesini sağlam bir sur ile çevirmelerine fırsat yaratır. Böylelikle Konstantinopolis’in hemen karşısında kuvvetli bir Ceneviz kalesi oluşturulacaktır. XIV. yüzyıl ortalarına doğru Galata surları tamamlanır. Günümüze kadar Galata surları üzerinde varlığı bilinen en eski Ceneviz arması 1335 tarihlidir. 1304’ten itibaren Cenova Cumhuriyeti, Galata ve benzeri diğer uzak yerleşmelerdeki vatandaşlarını özel bir idare ile teşkilatlandırmaya başlar. Statuti di Pera adı ile düzenlenen 277 maddelik bir kararname ile bundan böyle Galata Kolonisi yani Pera [Peyre] resmen Konstantinopolis’e bağlı ancak imtiyazlı bir bölgedir. Bu koloniyi Konstantinopolis’te Cenova elçisi olarak da görev yapan, podesta denilen vali idare etmektedir. Vali-elçinin görev yaptığı yapı Palazzo Comunale (Cemaat Sarayı) olarak bilinir. Bazı belgeler Galata’da iki Podesta Sarayı olması gerektiğinden söz eder. Galata’daki Ceneviz hakimiyetinin görece zayıf olduğu dönemde muhtemelen Karaköy’e yakın bir bölgede bulunan ticaret ve noterlik işlemlerinin yürütüldüğü revaklar olan Loggia’nın bir bölümü veya üst katı Podesta makamı olarak kullanılmaktadır.

 

Galata’daki Palazzo Comunale veya Podesta Sarayı olarak bilinen ve bir bölümü günümüze ulaşan yapının benzeri Cenova’daki S. Giorgio Sarayı’dır. Her iki sarayın da bir özelliği inşa edildikleri dönemlerde yapıldıkları yerin kent sınırları dışında kaldığının ileri sürülmesidir. Buna karşın Buondelmonti’nin fetih öncesi İstanbul haritalarını incelediğimizde Galata surlarının üç bölüm halinde olduklarını görürüz. Üç bölümün ortasında yer alan kısmın deniz cephesinde de sur duvarı ve üç adet kule bulunmaktadır. Yazılı kaynaklarda belirtildiği gibi deniz yönünde surlar bulunan bu bölüm, ilk Ceneviz yerleşmesi olmalıdır. Karmaşık ifadeler içerseler de dönemin yazılı kaynakları Konstantinopolis yönetiminin, Cenevizlilerin Haliç girişini denetim altında tutan Kastellion ton Galatau’ya -Osmanlı döneminde Kurşunlu Mahzen adıyla anılan hisara- yaklaşmalarına mani olmaktadır. Buendelmonti’nin çiziminde de görüleceği şekilde orta bölümdeki iskan, diğer iki bölüme nazaran daha sıkışık ve yoğundur. Nakkaş Osman tarafından çizilen 1581 tarihli Hünername albümündeki İstanbul minyatüründe ise Galata surlarının orta bölümünün birbirinden surlarla ayrılan iki bölümden oluştuğu görülmektedir. Galata’daki Podesta Sarayı, ilk inşa edildiği dönemde kıyıdan uzakta, tepenin yamaçlarında, surun hemen dışında yer almaktadır. Aynı yüzyıl içinde surların ikinci bölümü ile Galata Kulesi inşa edilecek ve böylelikle Podesta Sarayı sur içine alınmış olacaktır.

 

Günümüzde Voyvoda/Bankalar Caddesi ile Galata Kulesi sokağının kesiştiği köşede yer alan Bereket Han, bir dönemin Palazzo Comunale’sinden arta kalan bölümdür. Semavi Eyice’nin bir makalesinde bahsettiği üzere 1315 tarihinde vuku bulan bir yangın sonrası Montani de Marinis tarafından meydan, loggia ve hastane ile birlikte yeniden yapılan yapı, 1857 tarihli Robertson&Beato panoramasında bütün olarak tespit edilmesine karşı 1875 tarihli Berggren fotoğrafında farklı bir cephe düzeniyle yer almaktadır. 1857-75 tarihleri arasında Bankalar Caddesi’nin genişletilmesi sırasında Franchini Han adıyla ticaret binası olarak kullanılan yapının bir bölümü kesilerek günümüzdeki şekline dönüştürülmüştür. Yeniden oluşturulan bu yapı daha sonra Bereket Han adını alacaktır. Dört katlı yapının zemin katında kubbe ile örtülü üç oda, birinci ve ikinci katlarda ise geniş hacimler bulunmaktadır. Zaman içinde kullanımın gerektirdiği değişikliklerin yapıldığı yapının cephesi de büyük oranda kimliğini kaybetmiştir.

 

Günümüzde Bereket Han’ın bir bölümünü halen Ceneviz döneminden kalan duvarlar oluşturmaktadır. Beyoğlu’nun dinsel yapılar hariç çok zengin bir geçmişe sahip bu kültür varlığına sahip çıkarak yenilemesi ve kullanıma açması gerekmektedir.